GURUR KURT'TAN,
Küçükken masal dinlememiş olan çocuklara büyüdüğünde bir masalın gerçek olabileceğini inandıramazdınız. Mutlu sonlar masallarda olurdu, bunu en iyi ben bilirdim. Yaşadığım hayatın her bir detayında en ufak bir ışık dahi yokken kan kokusunun örttüğü hikayemde elbet mutlu sonu hayal edecek bir başrol karakteri de yoktu. O adam ben değildim. Beyaz atlı prens, kadınların hayallerini süsleyen iyi adam görüntüsü ya da tek bir öpücükle hikayeyi mutlu sona taşıyan biri değildim. Hiç de olmamıştım. Aksine kadınların gördüğünde çekinip kaçtığı adamdım, ben. Yanıma gelip benden tek gecelik bir ilişki beklentisi olan kadınlar haricinde benimle göz temasına giren kadın sayısı bile neredeyse hiç yoktu. Korkulan ama istenilen, istenildiği halde ilişkisinin bir devamının olmayacağı bilinen kişiydim. Vaad vermezdim. Hiçbir kadın benden vaad vermemi beklemezdi.
Maral hariç.
Ezberleri bozan biri. Çoğu hikayenin klişesi gibi. Gerçek hayatta böyle olmazdı. Kötü adamlar kötü kalmaya devam eder ve filmlerdeki gibi hayatlarına onları tamamen değiştirecek bir kadın girmezdi. Bunu bilecek yaştaydım.
Peki ya Maral?
Maral bambaşkaydı. Ne o beni ne de ben onu değiştirmiştim. İkimizde birbirimizi belli noktalarda yok etmiştik. O benim merhametsiz tarafımı törpülemiş, bende onun masumluğunu götürmüştüm. Gözlerine baktığımda onu ilk gördüğüm gündeki gibi olmadığını fark edebiliyordum. Gerçek hayatla tanışmıştı. Artık o kadar da iyimser görünmüyordu. İlyas ona her ne yaşattıysa bakışlarındaki değişikliğe sebep olmanın bedelini canıyla ödemişti. Ölmüştü.
Bakışlarım tam karşımdaki sedyenin üzerinde oturan kadını süzüyordu. Önündeki doktorda olan gözleri anlamsız bir şekilde adamı inceliyordu. Nihayet kontroller bittikten sonra geri çekilerek ondan uzaklaşan adam, masasına dönerken "Herhangi bir rahatsızlığınız var mı?" diye sormuştu.
"Yok."
"Güzel, muayene sonuçları da iyi. Ben sizi biraz yalnız bırakayım."
Hastanedeydik. Doktor hızlı adımlarla odadan çıkıp bizi başbaşa bıraktıktan sonra odanın ortasındaki bedenimi hareket ettirmeye çalıştım. Ona gitmek istiyordum ama sanki bana engel olan bir şey vardı.
Bakışlarım bedenini dikkatle inceliyorken sedyenin üzerindeki kazağını üzerine giydi. Yarasını kontrol ettirdiğim için biraz olsun içim rahattı. Her ne kadar üzerinden aylar geçmiş olsa da tedavisi bu kadar zaman alan bir şeyin iyi olduğundan emin olmak istemiştim. Ona bir şey olma ihtimali artık ödümü koparıyordu. Sanki bize yeniden bir şans verilmiş gibiydi. Bu ikinci şansı iyi değerlendirmek istiyordum.
"Orada durmaya devam mı edeceksin?"
Bakışlarımı yüzüne çıkardım. Sedyeden kalkarak ayaklandığını gördüğümde ayaklarımdaki tutukluk çözülmüştü. Birkaç adımda aramızdaki mesafeyi kapatarak ona yaklaştım.
Onun alanına girer girmez ellerim karıncalanmaya başlamıştı. Ona dokunmak istiyordum, sımsıkı sarılmak ve bir daha asla bırakmamak. Bütün bir gün boyunca onunla uyumak, eskisi gibi kokusunu rahatça içime çekebilmek...
Oysaki tek yapabildiğim İlyas'ı öldürdükten hemen sonra birkaç dakikalığına da olsa ona sarılabilmek olmuştu. Sonrasında doğruca hastaneye gelmiştik. İyi olduğundan emin olduktan sonra onu evimize götürecektim."Yardımcı olabilir misin?"
Hırkasına uzanmıştı. Kollarını geçirmesine yardım ettim ve önünde eğilerek fermuarını çekip üzerini düzelttim. Gözlerimin içine bakıyordu. Bir şey dememi bekliyor gibi, ben ise onu hayal kırıklığına uğratmamak için tek kelime edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT DØKUZ 18+
Romance"Yüzüme bak Maral, gözlerime." Dediğini yapmamayı seçtiğimde parmaklarından birini nazikçe kadınlığıma sürttü. "O adamın yanında oturduğun her saniyenin..." Hareketlerini hızlandırdı. Aldığım oksijen yetersiz gelmeye başladığında dudaklarımı aralamı...