3. KİŞİ AĞZINDAN,
Hayatın dengesi her zaman pamuk ipliğine bağlıdır. Bu pamuk ipliğinin ise güçlü adamların eline geçtiğinde sağlam kalma şansı pek yoktur.
Böyle bir masadaydı, Kurt. Oturduğu koltuktan kalktığı an yerine geçecek onlarca adam vardı belki ama işini onun gibi yapabilecek kimse yoktu. İlyas Kunduralı da bunun farkındaydı. Bütün bu işlerin geçtiği ortak nokta olan adam, her ne kadar koltuğunu sallamaya meyilli olan biriyle karşı karşıya olsa da Kurt'u düşmanı yapmak istemiyordu. Sözde onun adamıydı bu söz dinlemez. Sözde onun elinde büyümüştü. Küçücük bir çocukken yetimhaneden bu işler için aldığı genç, artık onun sözünü dinlemiyordu bile. Kuralları içerisinde ona yanlış gelen ne varsa değiştirmişti. Onu durduramıyordu çünkü adamları içerisinde destekçisi çoktu. Bir gün gelip yerini alacağını da biliyordu ve bu yüzden onun karşısına en az onun kadar delisini çıkarmak için hamle yapıyordu sürekli.
Semih'i bir piyon gibi hiç düşünmeden öne sürerken Kurt ve Semih'i iki farklı kutup gibi ayrıştırdığının başlarda farkında bile değildi. Zamanla bütün adamları da bu iki adama göre şekil almaya başladıklarında yanlış yaptığını anladı. Artık oturdukları masada iki başlılık vardı ve Kurt kesinlikle yola gelecek gibi durmuyordu.Herkes önündeki kadehlerine odaklanmış, konuşulanları dinlerken Semih koltuğunda hafifçe öne gelerek sigara paketini araladı. Karşısında ona çattığı kaşlarının altından bakan Kurt'a uzatsa da onun isteksiz halinden almayacağını anlamıştı.
"Hayırdır Kurt, sigarayı mı bıraktın yoksa? Bu masada çoktan birinci paketini bitirmen gerekirdi ama sen ikramımı dahi almıyorsun?"
Kurt, masanın üzerindeki elini sabit bir şekilde oynatırken kaşlarını kaldırdı. "Biraz azaltmaya çalışıyorum, sen de dene bence. Malum ömrünü uzatabilirsin belki."
Semih güldü. Bakışları hemen çaprazında oturan İlyas'a kaydı. "Kurt'ta birkaç gündür değişiklik var. Dövüş salonuna dahi uğramıyormuş."
"Sen hâlâ beni uzaktan izlemekle mi yetiniyorsun?"
"Sokaklarına girilmiyor, misafirperverliğin hakkında da konuşmamız gerekiyor hatırlatmışken."
Kurt burun kıvırır bir tavırla arkasına yaslandı. "Senin gibi ipleri gevşek bırakmamı bekleme."
"İpleri gevşek?" Sanki bu çok uzak bir tabirmiş gibi başını iki yana salladı. "Adamlarını kapımdan topluyorum."
"Ben izin verdiğim için izin verdiklerimi alıyorsun, diğerleri hakkında en ufak bir fikrin bile yok."
Kurt'un yüzündeki kendini beğenmiş ifadenin ardından Semih'in gözleri öfkeyle kısılmıştı. İma ettikleri onu içten içe korkuturken bunun ihtimali İlyas'ı bile rahatsız ediyordu.
"Yapma Semih, istesem bu gece bile yatak odana girer seni yatağından alırım. Unutma dokuz sekizden büyüktür."
"Kesin artık şunu! Burada siz birbirinizi yiyin diye toplanmadık. Herkes raporunu verdikten sonra dağılacağız, akşama işim var."
Kısa bir sessizlik oldu ama Kurt'un gözlerindeki kararlılık kesinlikle Semih'i avcunun içine almak istemesindendi. Karşısındaki tek tehdit oydu ve İlyas'ın da içten içe onu desteklediğini biliyordu. Diğer tüm adamlar onun emrinde olsa ne yazardı ki? Patron yani oyunun kurallarını yazan adam, Semih'e yardımcı olurken bu çok zordu. Her hamlesini günlerce düşünüyordu.
"Sıra dokuzuncu ilçede. Dokuz?"
Masadaki bakışlar Kurt'a döndü. Dokuz, Kurt'un lakabıydı ve sorumlu olduğu ilçe Beşiktaş'tı. Diğer ilçeler de vardı elbette. Teker teker bölünmüş ve sayılar verilmişti, adamların her birinin de ona göre lakabı vardı. Bu işlerin içerisinde genel anlamda isim kullanılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT DØKUZ 18+
Romance"Yüzüme bak Maral, gözlerime." Dediğini yapmamayı seçtiğimde parmaklarından birini nazikçe kadınlığıma sürttü. "O adamın yanında oturduğun her saniyenin..." Hareketlerini hızlandırdı. Aldığım oksijen yetersiz gelmeye başladığında dudaklarımı aralamı...