3.8. BÖLÜM | PİKNİK

4.8K 217 17
                                    

Normal olmak hiç bu kadar sıradışı hissettirmemişti. Birkaç ay öncesine kadar hayatımın her günü normal geçiyorken şimdi normal geçecek tek güne heyecanlanıyor olmak garipti.
Karşımdaki aynadan yansımamı kontrol ediyordum. Fazla zaman kaybetmiş gibiydim. Üzerimdeki yazlık elbisenin eteklerinde ellerimi gezdirirken Gurur'u bir süredir aşağıda beklettiğimi anımsadım.

Toparlandım. Elimdeki parfüm şişesini doğruca yerine bıraktım ve çantamı alarak odamdan çıktım. Normal bir gün geçirelim demişti ama bunun mümkün olacağına hâlâ inanamıyordum sanki. Ülkenin bütün kötü adamları bize bir nefes kadar yakınken istesek de normal olamazdık artık.

Evden çıktım. Apartman merdivenlerini dikkatli bir şekilde iniyorken ince eteğim çoktan uçuşmaya başlamıştı bile.
Apartmandan ayrıldım. Biraz ilerde duran bedeni beni fark eder etmez hareketlenmişti. Üzerine giydiği yazlık mavi gömlekle birlikte keten pantolonu onu her ne kadar sıradan gösterse de üzerinde daha öncesinde böyle şeyler görmediğim için uzun uzun incelemek istemiştim.

Yanına yaklaştım. Uzanıp yanağımı öptü. Sanki anlaşmış gibiydik. İkimizde eş zamanlı hareket ediyorken arabanın benim için olan kısmına doğru ilerledik ve kapımı açarak oturmamı bekledi. İşte bu kadarını beklemiyordum.
Gülecek gibi olmuştum. Dudaklarımı birbirine bastırarak anın büyüsünü bozmamaya çalıştım. Arabanın önünden dolanarak sürücü koltuğuna geçti.

"Nereye gideceğiz?"

Arabayı henüz yeni çalıştırmıştı. Yola çıkarak bakışlarını üzerime çevirdiğinde "Sürpriz." diye konuştu. Demek kötü adamlar da sürpriz yapabiliyor.

Dudaklarımı birbirine bastırarak kıkırdadım. O da gülmüştü. İkimiz de bundan çok uzak gibiydik ama denemek istiyorduk.
Başımı koltuğa yaslayarak camdan dışarıya bakındım. Sessizliğimi korumaya devam ettiğimde ise uzanıp radyoyu açmıştı. Yabancı bir şarkı çalıyordu, sözlerini az çok anlayabiliyordum.

"Say you'll remember me, standing in a nice dress. Staring at the sunset, babe." / Beni hatırlayacağını söyle, güzel bir elbiseyle. Gün batımına bakarken, bebeğim.

Gülümsemem genişledi. Başını hafifçe yana yatırarak bana bakıyordu. Onun da yüzünde doğmak üzere olan tebessümü beklerken uzanıp elimi tuttu. Parmakları doğruca bileğime kaymıştı. Yaptırdığım dövmenin üzerini okşadı.

"Red lips and rosy cheeks, say you'll see me again
even if it's just in your wildest dreams." / Kırmızı dudaklar ve pembe yanaklar, beni bir daha göreceğini söyle. En çılgın rüyalarında olsa bile.

İkimizde müziğin sözleri arasında kaybolmuş gibiydik. Yolculuk sona geldiğinde çoktan birkaç farklı müzik dinlemiş olsak da aklım hâlâ ilk şarkıdaydı. Garip bir hüznü vardı sanki. Tuhaf hissettirmişti.

Arabadan inip geldiğimiz sahil kenarına bakarken kısa bir an için buraya daha öncesinde gelip gelmediğimi hatırlamaya çalışıyordum. Tanıdık geliyordu sanki. Gözlerimi kısmış karşımdaki kumlara bakıyorken biraz ilerideki piknik örtüsüne ve etrafındakilere karşı mest olmuştum.

"Buraya daha önce geldik mi?"

Munzur bir ifadeyle sırıttı. "Biraz ilerdeki kayaların arasında..." O geceyi hatırlıyordum. Her ne kadar kafayı bulmuş olsam da o gece burada onunla birlikte olmuştuk. Kumda, denizde... Ay ışığının altında.

Yüzüme vuran sıcaklıkla birlikte konuyu değiştirmeye çalışarak yere eğildim. "Neler hazırlanmış böyle? İki kişi için fazla görünüyor."

Ayakkabılarımdan kurtuldum ve doğruca piknik örtüsünün olduğu yere doğru ilerledim. Küçük bir sepet vardı. Ortada genişçe bir meyve tabağı ve beyaz bir şarap şişesi de bulunuyordu. Kendimi örtünün üzerine bırakıp denizi izlemeye döndüğümde esen yumuşak rüzgar saçlarımın arasında dolanmaya başlamıştı.

Yanıma oturduğunu hissettim.

"Çok güzel."

Dönüp ona baktım. Denize söylediğini düşünmüştüm. "Evet, harika görünüyor."

"Senden bahsediyordum."

İleriye doğru uzattığım bacaklarımı toplayarak bedenimi ona doğru çevirdim. "Bak, normal bir gün olacak dedik ama bu kadar normal bir adam olmanı kaldıramam."

Omuz silkti. "Ben aklımdakileri söylüyorum."

Şimdi böyle diyordu ama zamanın bize ne getireceğini bilemezdik. Birkaç ay öncesine kadar hayatında ben yoktum ve bundan sonra ne zamana kadar onunla kalmamı sağlardı bilmiyordum. Onunlayken yarınlar belli değildi. Şimdi bunları düşünmek için yanlış bir zamandı belki ama gelirken de dinlediğimiz şarkının etkisinde kalmış olarak kendimi tutamamıştım.

"Hatırlayacağına söz ver."

Kaşlarını çattı. Birdenbire ciddileştiğimi görünce onun da gevşeyen ifadesi yeniden eski haline dönmüştü.

"Neyi?"

"İleride ne olur bilemeyiz, belki benden sıkılırsın ve bir şekilde birbirimizin hayatından çıkmak zorunda kalırız." Bunun kısa bir an için yaşandığını düşündüm. Korktum. "O zaman beni bugünle hatırlayacağına söz ver." Gülümsemeye çalıştım. Aklıma gelenler beni keyifsiz bir hale getirse de mutluymuşum gibi omuz silktim ve üzerimdeki elbisenin eteklerini hafifçe kaldırdım. "Böyle güzel bir elbiseyle birlikte." Ona doğru uzandım. Dudaklarımı usulca dudaklarının üzerine bastırdım. Sürdüğüm kırmızı ruj biraz ona bulaşmıştı. "En çılgın rüyalarında bile olsa hatırlayacağını söyle. Şehri izlerken, gün batımına bakarken ya da öylesine bir sahilden geçerken."

Ondan uzaklaşmama izin vermeden omuzlarımı tuttu ve beni yeniden kendine çekti. Dudaklarıma nazik ama benimkinden daha uzun süren bir öpücük bıraktıktan sonra dokunuşu usulca ellerime kaymıştı.

"Öyle bir şey olmayacak. Ben değil ama eğer sen benden sıkılsan bile peşini bırakmayacağım. Başına büyük bir bela aldın güzelim haberin yok."

Takipte kalın,
lasasella
Hikaye kesitleri, sohbet ve spoiler için,
instagram: storiesoflasasella
Müzik listeleri için,
spotify: lasasella

bizim mutluluğumuz bu kadar hakim bey, ben güzel geçen bölümleri öyle uzun uzun yazamıyorum :/

KURT DØKUZ  18+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin