2.6. BÖLÜM | TØPLANTI

7.2K 261 14
                                    

Klavyenin üzerinde dolanan parmaklarım ezbere bir iş yapıyor olduğum için bu kadar kolay hareket ediyorlardı. Yoksa kesinlikle ne yaptığımın bilincinde dahi olmayan aklım sayesinde işleri berbat edebilirdim.

Dün gece aklımdan çıkmıyordu. Ona kendimce devasa bir itirafta bulunmuştum. Kaçışım, çıkışım her zaman olduğu gibi yine onaydı. Ona açık açık aşık olduğumu söyledikten sonra herhangi bir karşılık beklesem de bir şey demeyeceğini başından beri biliyordum zaten. Kurt hislerini dışa vurarak yaşayan bir adam değildi, öğrenmiştim ama yine de bir karşılık umut etmiştim. Aldığım tek şey ise derin bir sessizlik olmuştu. Duştan nasıl çıktığımı dahi hatırlamıyordum. Geceliğimi giyip doğruca yatağa girsem de uyumam mümkün olmamıştı. O çıktığında ise ikimizde anlaşmış gibi hiç konuşmamıştık.
Yanıma uzanmıştı. Sessizce yatmış kolunu başının altına alarak tavanı seyrederken ben de onu izliyordum. Uykuya daldığım kısmı hatırlamıyordum bile. Sabah da ortalıkta yoktu. Benden önce çıkıp gitmişti. Peşime Yunus'u takmış olsa da onunla karşılaşmayı dilerdim.

Camdan dışarıya kısa bir bakış attım. Şirketin önündeki basamaklarda durmuş sigara içen Yunus'u gördükten sonra yeniden önümdeki bilgisayara dönmüştüm. "Aptalsın Maral sen! Adama aşık olduğunu öyle bir anda pat diye söylersen böyle olur işte, ne vardı içinde tutsaydın? Tutsaydın da patlasaydın?!! Off!"

Hiçbir şey yaşanmamış gibiydi. Sanki dün gece ona hiç o birkaç cümleyi kurmamışım da biz sessiz sakin yattıktan sonra işlerimizin başına dönmüştük gibi. Kimi kandırıyordu acaba? Bana bir cevap vermesi gerekmezdi ama hiçbir şey yokmuş gibi devam etmesi sinir bozucuydu.
Madem bunu istiyordu, bende elbet her şeyin üzerini örtebilirdim. Hiç yaşanmamış, hiç söylenmemiş gibi.

Yerimde toparlanıp son dokunuşlarını yaptığım raporu kaydettim ve yerimden kalkarak rahat bir nefes aldım. Şimdi koca bir günü kapatmanın vermiş olduğu yorgunluk üzerimdeyken bir de eve gidip güzelce yatıp dinlenememek sinir bozucu olsa da aşağıdaki Yunus'un varlığı söz konusuyken kendimi yine Kurt'un yanında bulacağımı biliyordum.

Ceketimi ve çantamı alıp çoğu kişinin çoktan mesaisine son verdiği iş yerimden ayrıldım. Alt kata inip çıkışımı yaptıktan sonra döner kapıdan dışarıya çıkar çıkmaz Yunus'un ilgisini çekmiştim. Elinde ufalmış olan sigara izmaritini basit bir hareketle yere fırlatıp üzerine basarak yanıma yaklaşmıştı.
İkimizde anlaşmış gibiydik. Sessizce otoparka indiğimizde de arabaya bindiğimizde de konuşmamayı tercih ediyorduk. Zihnimin içerisi o kadar yoğundu ki Yunus'u sevmeme rağmen sohbet edesim yoktu. Yorgunluk ve hayalkırıklığı ile geçirdiğim yolculuk araba durunca sonlanmıştı. Önünde durduğumuz mekanın adına baktım.

Dokuz.

Kurt'un barına geldiğimize göre Kurt burada olmalıydı. Yine de Kurt'u görmek istiyor muydum, emin değildim. Eve gidip uyumak daha cazip geliyordu.

"Beni eve bıraksan olmaz mı?" diye mırıldandığımda direksiyondaki elleri gevşedi. Bakışlarının bana döndüğünü hissetsem de ona bakmadım.

"Kurt Bey'in kesin talimatı var, sizi yanında istiyor."

O hiçbir şey olmamış gibi kolayca üzerini örterek yaşamasını biliyor olabilirdi ama bana hiçbir şey olmamış gibi yapmak kolay gelmiyordu.

Emniyet kemerimi çözerek kapıyı araladım. İçimden ettiğim küfürleri dizginleyerek bara adımlamaya başladığımda önüme geçen korumalar beni kapının önünde durdurmuşlardı. "Kimliğinizi görmemiz gerekiyor." Adamın koluma uzanan elini havada yakalayan Yunus onu durdurmuştu. O esnada Yunus'un bileğindeki dokuz dövmesini görmüştüm. Tıpkı Ahu'daki gibi. Bunun bir anlamı olduğu ortadaydı ve Kurt'la ilgili olduğu da belliydi ama tam olarak ne demek oluyordu, bunu rahatça öğrenebileceğim tek kişi Yunus'tu.

KURT DØKUZ  18+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin