2.7. BÖLÜM | PØLİS MEMURU

6.6K 211 10
                                    

Hayalkırıklığının yüzde nasıl göründüğünü biliyordum. Çok kez aynaya baktığımda gördüğüm manzara yüzünden buna alışmıştım. En sonuncusunu düşündüğümde ise terk edildiğim gün aklıma geliyordu. Buğra nasıl hissedeceğimi ve beni ne kadar kıracağını hiç düşünmeden beni yalnızca sıkıldığı mazereti ile terk edip giderken nasıl bir bunalım yaşamıştı bilemezdim. Bana net olan da kesin konuşan da kendisiydi. Bitti Maral, bu saatten sonra sen de kendini kandırma ve oldurmaya çalışma. Bizden olmaz artık.

O günkü hayalkırıklığımdan sonra kimse beni onun birkaç gün içerisinde dönüp yeniden barışmak isteyeceğine inandıramazdı. Buğra'yı çoğu kişiden daha iyi tanıdığımı sanıyordum. Kararlarından memnun olmasa da gururu yüzünden geri adım atmayan bir adamdı o. Bu yüzden dönmeyecek sanmıştım. Dönmezdi.

"Sen?.. Sen bunu bana nasıl yaparsın ya? Seninle barışmak istediğimi söylemişken! Sen nasıl olur da..." Bakışları Kurt'la benim aramda gidip geliyorken bütün nefretinin hedefi yalnızca bendim.
Üzerime attığı adımlarla birlikte kendimi köşeye sıkışmış gibi hissettiğimde ayağa kalkarak ona karşı durmaya çalıştım ama düşük omuzlarım bana pek de şans tanımıyordu.

"Başından beri böyle bir kadın mıydın sen? Önüne gelen her adamla!"

Çok kızgındı. Öfkeden ne söylediğini dahi bilmiyordu. Bir anda yükselmişti ve can yakıcı kelimelerini hiç düşünmeden üzerime atıyordu. "Sus." diyebildim yalnızca. O ise canının yandığı gibi canımı yakmak için devam etti.

"Sen arkadaşımla beraber sürterken ben kendimi sana nasıl affettirebileceğimi düşünüyordum! Senin için çabalıyordum!"

"Sana çabala diyen olmadı Buğra, bu saatten sonra bizden olmayacağını söyleyen sendin. Yeniden bir araya gelmek istemediğimi sana söylemiştim."

Alayla başını salladı. Onun korkutucu bir hal almaya başlayan ifadesine bakarken Kurt yerinden kalkmış ve tıpkı benim gibi karşısına dikilmişti. Yine de sanki hiç burada değilmiş gibiydi. Sanki öylece tartışan bir çift gibi birbirimize girmiş halimizi seyrediyordu. Sessizliğini koruyordu. Bu suskunluğu, sanki tek suçlu benmişim gibi hissettirmişti.

"O günden beri bu aranızdaki şey vardı değil mi?! Kurt'un doğum günü gecesinden bahsediyorum, o gece de benimle barışmayı bu yüzden reddettin değil mi?! Ne de olsa elinde yeni bir adam vardı."

Titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım. Karşımda bir zamanlar değer verdiğim bir adam vardı ve şimdi bütün o geçmişe rağmen karşıma geçmiş sanki beni hiç tanımıyormuş gibi bana hakaret ediyordu. Suçlu hissediyordum. Yaptıklarım doğru değildi belki ama ben onu aldatmamıştım. İlişkimiz çoktan bitmişken Kurt'la tanışmıştım ve başta onun arkadaşı olduğunu dahi bilmiyordum. Bu konuda beni suçlu bulmasını görmezden gelebilirdim ama o üzerimde kurduğu baskıyla benim de suçlu hissetmeme neden oluyordu. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

"Benim sana dokunmama bile izin vermezken onun altına giriyordun çoktan değil mi?!!"

Ona tokat atmak istedim. Kafamın içi darmadağın olmuştu. Bir süre güçsüz hissetmeye devam etseydim eder tokat atacağıma da emindim ama araya giren Kurt'la birlikte nihayet Buğra'nın üzerimdeki nefreti kısa bir sekteye uğramıştı.

"Orada dur bakalım. Aranızdaki özel ilişki olduğu için karışmak istemiyordum ama bu konuyu fazla uzatma, göreceğini gördün. İkile ve can sıkma Buğra."

"Sen karışma Kurt." Bakışları bana döndü tekrar. Sanki öfkesine az maruz kalmışım gibi üzerime yürüdü. "Sandığımdan daha tehlikeliymişsin Maral. Karşılaştığım manzaraya bak, ulan ben seni öpebilmek için bile aylarca uğraştım. Bana başından beri güvenmiyordun! Söyle bana," Koluma uzandı. Parmakları kolumu kavrar kavramaz canımı yakmaya başlamıştı. "Söyle! Kurt sana nasıl bir güven vermiş olabilir ki?! Konuş!"

KURT DØKUZ  18+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin