2.8. BÖLÜM | KRALİÇE

6.8K 236 28
                                    

Kulaklarımı dolduran yoğun fren ve lastik seslerine karşılık fazla duyarsız gibiydim. Cansel ve Selçuk hareketli bir şekilde önümüzden akıp geçen arabaları takip ediyorken bütün dikkatim Kurt'un kullandığı araçta takılı kalsa da aklım kesinlikle yarışta değildi.

"O araçtan sağlam çıkacağına eminiz öyle değil mi? Bu hızla giderse bir yere toslayacakmış gibi hissetmeye başladım."

Yerimde toparlandım. Hareketlendiğimi hisseder hissetmez Kurt'un başımda bekleyen adamlarından biri bana doğru dönmüştü. Ah bir de bu vardı.
Bu sabah buraya geldiğimden beri etraftaki herkes sanki beni özel hissettirmek için uğraşıyordu. Onlar bu kadar ilgili oldukça yanlış bir şeyler olduğunu düşünüp geriliyordum ama Selçuk'un dediğine göre bu çok normaldi. Kurt'un yanında ilk defa bir kadın görüyorlar ve kraliçelerine sahip çıkıyorlar. Ahu'yu babası yüzünden hiç biri sevmiyordu. demişti.

Kendimi sorumlu gibi hissetmiyordum ya da tüm bu dediklerine sahip olabilecek bir kadın değildim. Sadece Kurt'un yanında geçirdiğim zaman arttıkça kendimi onunla bulunduğu bataklığa batıyormuş gibi hissediyordum. Dün geceki polis vakasından sonra da onu bu konuda yoklamak istiyordum, konuşursak eğer belki fikirlerini açık açık öğrenebilirdim ve en sonunda da onu herkesten koruyabilirdim. Tüm bu pisliğin içinden zarar almadan çıkacak olabilmesi bile bir mucizeydi.

"Oha! Oha! Gördün mü Maral? Müthiş hareketti. Virajda çakılacak sanmıştım."

Cansel'i geçiştirerek başımı salladığımda bende bir tuhaflık olduğunu hissetmiş gibi kolu tarafından dürtüldüm. "Sen iyi misin?"

"Evet, neden?"

Omuz silkti. "Düşünceli gibisin."

Her şey sarpa sarmış gibiydi. Aslında görünen hiçbir şey yoktu ama Buğra bizi gördüğünden beri aklım onun söylediklerindeydi, sonra bir de bu polis mevzusu çıkmıştı. Kurt'a hiçbir şey söyleyememek ise canımı sıkıyordu.

"İyiyim. Bir sorun yok."

Bakışlarımı piste çevirdim. Kurt'un kullandığı araba bitiş çizgisine epey yaklaşmıştı. Kazanacağı kesindi çünkü diğer araçlar yakınlarda bile değildi.

"Burası birazdan karışır. Bitiş çizgisine varır varmaz herkes piste dökülür, biz şimdiden sahile geçelim isterseniz. Kurt'ta kutlamalar için gelir zaten."

Selçuk'un sözlerinden sonra yerimden kalktığımda Kurt'un adamları yine dikkat kesilmişti. Cansel çantasını alarak Selçuk'la birlikte önden gitmeye başladığında arkada kalarak yanıma yaklaşan Yunus'un bana eşlik etmesine izin verdim. Diğer adamlara gitmelerini işaret etmişti. Dudaklarındaki sigarayı parmakları arasına alarak aramızdaki mesafeyi kapattı ve bugün ilk defa konuştuğumuz için basit bir baş selamıyla "Merhaba." dedi. Ne yalan söyleyeyim, etrafımdaki bu yabancı adamlardan sonra onu özlediğimi hissetmiştim.

"Selam Yunus, nasılsın? Bugün mesain biraz geç başladı sanırım?"

Gülümser gibi olmuştu. Kalabalığın arasından sıyrılırken beni diğer insanların olası çarpmalarından sakınarak yol alıyordu. Etraftaki karışıklığa bakarken biraz ilerdeki Semih'i fark etmiştim. Zaten üzerimde olan bakışları ben ona bakar bakmaz keyifli bir hal aldı. Göz kırptı.
Onu görmemiş gibi yaparak insanların arasından çıktım.

"Dün gece epey hareketli geçti de Kurt Bey sağolsun, sabah biraz uyumam için izin verdi."

Kaşlarımı bilmiş bir tavırla kaldırdım. Demek aynı zamanda iyi bir patrondu.

"Beşik mi salladın diyeceğim de sizin aranızda bir bebeğin olduğuyla ilgili şaka yapmak bile beni düşündürüyor."

"Abartmayın Maral Hanım, biz gayet uyumlu bir ekibiz. İyi işler peşinde koşan, etrafı gözeten ve birkaç işe yarar şey yapan...(!) Falan filan işte."

KURT DØKUZ  18+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin