Yıl 2005 / 6 Haziran,
Küçük çocuk nefes nefeseydi. Çıktığı basamakların başında eğilmiş ciğerlerini yakmaya başlayan havasızlığı doyurmak ister gibi derin derin soluyorken başını umutsuzca kaldırıp kalan yoluna baktı. "Birkaç basamak daha." diye avuttu kendini. "Hadi Gurur, birkaç kat daha."
Dizleri titriyordu artık. Omuzları da öyle. Küçücük bir çocuğa göre üzerindeki yükü böylesine güçlü kalarak taşıyor olması akıllara karınca mı yoksa aslan mı daha güçlü sorusunu getiriyordu. Boyut her şey demek değildi. Bazen küçükler kazanırdı. Küçük ve elinden her şeyi alınmış olanlar. Yalnız kalmaya mecbur bırakılanlar.
Buraya geleli seneler olmuştu. Hatırlamıyordu bile. Nasıl olmuştu da kendi gibi bir sürü çocukla bir arada yaşamaya başlamıştı bilmiyordu. Tek bildiği bir ailesinin olmadığıydı. Bunları ileride sebepleriyle birlikte öğrenmek istiyordu ama henüz bunun için çok erkendi. Önce buradan kurtulması gerekiyordu. Tabi bundan da önce arkadaşını kurtarmalıydı.
Titreyen bacaklarının yardım çığlıklarını görmezden gelerek koşmaya devam etti. Devasa görünen basamakları zorla da olsa bitirip bir sonraki kata çıktığında durmadan devam etmişti. Bir kat daha. Sonra bir daha.
Odasının olduğu kata geldiğinde merdivenlerden uzaklaşarak koridora doğru koşturdu. Uzaktan gelen sesleri duyuyordu. Hemen birkaç metre ötesinde itişip kakışan çocukları gördüğünde duraksadı. Toparlanmak istedi önce. Toparlanıp güçlü görünmek, belki de onları biraz olsun görüntüsüyle korkutabilmek istedi.
Omuzlarını dikleştirdi. Yerde yatan arkadaşı Semih'ten başkası değildi. Dağılmış görünüyordu. Onun tepesine çullanmış olanlar ise kim bilir yine neyin derdindeydiler?
Fazladan birkaç abur cubur için mi, yoksa yine futbol topuyla ilk oynayabilmek için mi?Toparlandı. "Kesin şunu!" diye bağırdığında nefesini düzene sokmuştu. Sesi koridorda yankılanmıştı.
Çocukların hareketi kesildi. Saçları dağılmış küçük Semih başını yerden kaldırarak gelene baktı. Gurur'u hep ağabeyi gibi görüyordu. Ondan iki yaş büyük olduğunu öğrendiğinden beri isminden sonra hep ağabey derdi. Onu bu çocukların eziyetinden kurtarmaya başladığında ise gerçek bir ağabeyi olmuştu.
"Sizi kaç kere daha uyaracağım?"
Çocuklar kenara çekilmişti. Gurur'dan çekiniyor olsalar da geri adım atmak istemiyorlardı çünkü bu sefer işin ucunda fazladan dondurma vardı. Sıcak yaz günlerinde topun peşinde koşturduktan sonra soğuk bir şeyler yemek herkese cazip gelirdi.
"Sen karışma Gurur, git buradan."
Gurur, öne çıkmış olan sarışın çocuğu daha önceki seferlerden iyi tanıyordu. Adı, Emir'di. Semih'i küçük görüyor olmalıydı, her fırsatta onu eziyor olması artık Gurur'un sinirlerini bozmaya başlamıştı.
Buraya koşarak gelmesi için kısacık vakitte kaç basamak çıkmıştı biliyor muydu acaba?Onlara doğru adımladı. Sanki Emir'in dediklerini hiç duymamış gibi yaklaştı ve yere eğilip Semih'in elini tuttu. Onu dikkatli bir şekilde yerden kaldırdı. Gözleri merakla Semih'i, yüzünde ya da herhangi bir yerinde yara var mı diye kontrol ederken Emir'in onu ittiğini hissetmişti. Omzuna değer elle birlikte sarsılıp öne doğru eğilse de düşmemeyi başardı. Semih'i tutmayı bıraktı ve artık ayağa kalkan arkadaşına güven veren bir tebessüm sunarak arkasına döndü. Sinirlenmişti.
O an hiç düşünmediği bir şeyi yaptı. Belki de sıkıldığı için, bu baskıdan kurtulmak istiyordu artık. Burada olmaktan yorulmuştu. Semih'i korumak bazen gerçekten zor oluyordu. Gece uykusundan kalkıp onu kontrol etmek bazen fazla paranoyakmış gibi hissettiriyordu.
Bu yüzden daha fazla dayanamamıştı. İçerisindeki baskının dışarıya taşmasına ve hatta yağmasına izin verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT DØKUZ 18+
Romance"Yüzüme bak Maral, gözlerime." Dediğini yapmamayı seçtiğimde parmaklarından birini nazikçe kadınlığıma sürttü. "O adamın yanında oturduğun her saniyenin..." Hareketlerini hızlandırdı. Aldığım oksijen yetersiz gelmeye başladığında dudaklarımı aralamı...