Eiddwen konuşan ve sohbet eden kalabalık yerine çadıra gitmeyi tercih etti. Burada da beklemek onu yeterince gerdiği için çıkıp etrafta yürümeye karar verdi. Caden, Diedre, Ian hakkında düşüncelerden düşüncelere sürüklenirken ormanın derinliklerine doğru yürüdüğünü farketmemişti. Geri dönüş yolunu hatırlamıyordu. Eteği çalılara takılıp yer yer parçalanmıştı. Kendisininde eli yine acımaya başlayan göğsüne doğru gitti. Burada bayılamazdı. Kendisini sakinleştirmeye çalışırken çalıların hışırtısı ile donuverdi.
"Ca...Caden..."
Birkaç kez daha Caden demesine rağmen hışırdayan çalılardan ses gelmedi. Eiddwen korkudan titresede yavaş adımlarla geri geri gitmeye başladı. Diedre, Christiana, baba, Ian... daha birçok isim söylese de cevap yoktu.
Bir sapık onu insanlardan uzaklaşana kadar takip edip sonunda yalnız yakalamıştı belki de . Şimdide onu öldürecekti. Ölmek istediği anlar olmuştu ama bu kadar yaklaşması aslında ölümü tam anlamıyla istemediğini anlamasına yetmişti. Yaşamak güzeldi ve ne olursa olsun bunu yapmak istiyordu.
"Kimsin bilmiyorum ama para veririm...altın...altın veririm...Beni ...öldürme nolur..."
Yine cevap gelmeyince Eiddwen gözyaşlarına engel olamadı. Hiçbir zaman yaşayamadığı bir sürü şey vardı ve şimdiden sonrada yaşayamayacaktı. Caden'ı yeniden öpmek isterdi. Son bir defa...
Çalılıkların içinden büyük bir boz ayı çıktığında Eiddwen sevindi önce. Evet ölecekti ama en azından fazla zarar görmeden bir seferde ruhunu teslim edecekti. Ayı belki onu yerdi ama en azından tecavüz edip aşağılamazdı.
Ayı görünce hareketsiz kalmanın mantıklı olduğunu düşünmüyordu çünkü bütün vücudu titremekten başka bir şey yapamıyordu. Ölmekte istemiyordu. Sakinleşmeye çalıştı. Ayı iki ayağı üstüne kalkıp kükreyince Eiddwe eteğini toplayıp koşmaya başladı. Bu cesareti nerden bulduğunu bilmiyordu ama yaşamak istiyordu ayının karşısında titreyerek bunnu yapamayacağı da belliydi.
Nereye gittiğini bilmeden koşuyordu. Dalların yüzünü, kollarını, bacaklarını çizmesi önemli değildi. Yaşayacaksa bu hiçbir şeydi. Ayağı takılıp düştüğünde yuvarlanmaya başladı. Belini vurduğu taşın acısı ağzından çığlıklar kopmasına sebep olduğunda bu sefer yaşamaktan ümidi yoktu. Kafasını vurduğunda kendini karanlığa bırakıp acıdan ve karanlıktan başka bir şey düşünemedi.
Lord Pondraht her yere bakmıştı ama Eiddwen ortada yoktu. Christiana hanımını en son çadırda bırakmıştı ama orada da yoktu. Kimser nerede olduğunu bilmiyordu. Askerlerde etrafta onu arıyordu. Kendisine doğru gelen atlıalrı gördüğünde askerlerin onu bulduğunu düşündü. Ama gelenler Prens Ian ve Caden'dı. İkiside telaşla Lord Pondraht'ın yanına geldiler. Askerlerden biri Prens Ian'a haber verdiğinde Caden yakınlarındaydı. Asker Eiddwen'i bulamadıklarından bahsettiğinde gözü hiçbir şey görmedi. Ona bir şey olduğu düşüncesi gözünü karartmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUNDAKİ GÖZYAŞLARI (TAMAMLANDI)
FantasíaEiddwen "Umutsuzluğun Gölgesinde" adlı kitaba tutkundu. Kitaptaki iyi karakterlerden ve başrollerin aşkından ziyade Caden ile ilgileniyordu. Yalnız...öfkeli...kitabın kötü adamı olan Caden. O kadar bağlıydı ki kitaba kitabın sonunu değiştirme şansı...