11

1.5K 86 24
                                    

"Y/N sen adamı tanıyor musun?"

Sam'in sorusu şaka mıydı ya?

"Adam 1951 diyor, Kore Savaşı'dan bahsediyor Sam nasıl tanıyabilirim. Tanrım..." 

Hayretle konuşurken Bucky'nin gergin hâli biraz da olsa gevşemiş gibiydi.

Bilmediğimiz bir sokakta ilerlerken Bucky'nin bizi yönlendirmesine izin veriyorduk. Ne kadar 'yardım edebilecek birisinin' yanına gidiyor olsakta Bucky'nin davranışları pek öyle değildi. Yolda kısa bir an kime gideceğimizi bahsetse de eksik bir şeyler vardı.

Ve biz de üç maymunu oynamaya karar verdik.

Çok sağlıklı bir ekip değil mi?

Kapşonumu biraz daha çekiştirirken Sam tellerde oturan çocuklar tarafından durdurulmuştu.

Bucky'le beklemeden ilerlerken gözlerinin takıldığı eve baktım. Bahsettiği yer burası olsa gerek. Merdivenleri çıkmadan evvel Sam bize yetişmişti.

Elim kapının üstüne giderken Bucky beni durdurdu.

"Bana biraz müsade ver."

Kafamı sallayıp elimi geri indirdim. Elimi cebime koyup etrafa göz gezdirdim. Biran önce şu işi halledelim istiyordum.

Durduğum yerde sallanırken ofladım.

Kapının önüne Bucky'nin sakinleşmesini beklerken sabrımın sınırındaydım.

"Kapıyı bugün çalacak mısın?"

Aksi bir sesle konuşurken maviler bana dönmüştü. Hadi dermişcesine baş hareketi yaparken derin bir nefes alıp kapıyı çaldı. Ona kalsa herhalde bir yarım saat beklerdik.

İçeriden gelen adım seslerinin ardından gelen takırtılarla kapı açıldı.

Kapıyı 18 yaşlarındaki bir genç erkek açarken gözleri üzerimizde tanımaya çalışıyormuş gibi bakıyordu.

"Kime bakmıştınız?"

"Isaiah'ı görmeye geldik."

"Burada Isaiah adında biri yok."

Bakışları üçümüz arasında gezerken cevapladı. Bucky derin bir nefes aldı.

"Sadece konuşmak istiyoruz."

"Dediğimi duymadın herhalde..." Dış demir kapıya yaklaşarak tehditvari bir şekilde konuşurken direkt Bucky'ye bakarak konuştu. "Eve girmiyorsunuz. Gidebilirsiniz."

Başımı önüme eğerken yavaşça sallıyordum. Dudaklarımın arasından kaçan tek nefeslik gülüşe mâni olamadım. Zorla girecek değildik.

"Bucky-"

"Y/N lütfen."

Rica cümlesiyle duraksadım. Başımı kaldırıp mavilere bakarken bakışlarında gördüğüm ihtiyaçla anlamsızca bakarken dudaklarımı birbirine bastırdım.

Sözsüz onayımı anlayarak kapıdaki çocuğa geri döndü.

"Goyang'daki bardaki adam geldi de. O anlayacaktır."

Çocuk bir süre daha bakışlarını üzerimizde gezdirirken pes etmiş olacak ki yavaşça geri çekildi.

"Tamam, bekleyin."

Kapı kapanırken Sam Bucky'e döndü.

"Bunun işe yarayacağına emin misin?"

Şüpheyle Bucky'e bakarken o da anlattığı hikâyede eksiklikler olduğunu hissetmiş olsa gerek.

Man Down//Bucky Barnes×Y/NHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin