Nefesimin kesilmesiyle birlikte vücudumun ıslandığını hissederken gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
Nefes ihtiyacıyla dudaklarımı aralarken yüzümden akan suları silmek için hamle yaptım ama kollarımın oturduğum sandalyenin kollarına bağlı olduğunu farketmemle bundan vazgeçip sadece nefes almaya odaklandım.
Sızlayan başımla gözlerimi zar zor aralayabilmiştim. Gözlerim etrafı tararken yaşadıklarım bir bir aklıma geldi. Farkındalıkla, zaten hızlı olan kalbim bu sefer korkuyla hızlanmaya başlamıştı. Gözlerimle loş alanı tararken karşımdaki adamı umursamadan Peter'ı arıyordum.
Gitmesini söylemiştim. Dövüşmemesini ama hiç birini dinlemedi. Hepsi benim suçum. En baştan gitmemem gerekirdi. Ne kadar tehlikeli bir adam olduğunu bildiğim halde bu kadar savunmasız gitmemem gerekirdi.
Eğer Peter'a bir şey olursa... Yüzlerine nasıl bakardım. May, Tony, arkadaşları...
"Çocuk nerede?"
Alanın boş olduğunu anlarken bakışlarım karşımdaki adamı buldu. Sert çıkan sesimle yüzünde alaylı bir gülüş oluşurken elindeki kovayı kenara fırlattı. Önce Peter ellerinde mi onu öğrenmem gerek. Gerçek kimliği açığa çıkarsa...
"Sertsin... En sevdiğim."
Önümde eğilirken eliyle çenemi sertçe tuttu. Tutuşundan kurtulmak için hamle yapmamla daha sıkı tutarken yanaklarım ve baskı yaptığı dişlerim sızlamayla başlamıştı.
"Ama burada soruları ben sorarım."
Yakınımda ki gülen yüzüyle, ayaklarımı ve bileklerimi tekrar zorlarken kurtulmamın bir yolu olmadığını farkettim.
"Buradan kurtulduğum an o parmaklarını teker teker kopartıp götüne sokacağım... Hepsini alacağına eminim."
Alaylı konuşmamla gülüşü yüzünde donarken yavaşça geri çekilmişti. Başını ağır ağır sallarken sert bir darbe geleceği belliydi. Kendimi gelecek darbe için hazırlarken yanılmadığımı gösteren sola doğru savrulan bedenimdi. Beklediğimden daha sert gelen darbeyle gözüm anlık kararsa da ayık kalmayı başarabildim.
"Küçük bir çocuk gibi vuruyorsun."
İçten patlayan yanağımla ağzım kan dolarken, dolan kanı yere tükürdüm. Yanağım kesinlikle moraracak. Yüzümdeki gülümsemeyle suratına bakarken duygularını saklama konusunda kötü olan adamın sinirlendiği belli oluyordu.
"Şimdi çocuğun nerede olduğunu söyleyecek misin?"
Burada mı değil mi öğrenmem ve ona göre bir kaçış planı hazırlamam lazım. İyi olduğunu varsayarak konuşuyorum yoksa diğer türlüsünde bu kadar soğuk kanlı olabileceğimi sanmıyorum.
"Beni kışkırtman senin zararına olur. Yoksa bir dahaki durağım senin veledin yanı olur. Ve ona bu kadar 'yumuşak' davranmam."
İçimdeki tek umut ışığı da söndü. Bir ihtimal kaçmıştır diye düşünmüştüm. Siktir.
Kasılan yüzüm hoşuna gitmiş gibi dururken kenarda duran sandalyeyi önüme çekti ve oturdu. Dizlerime temas eden bacağıyla geriye kaçmak istesem de kendimi tuttum.
"Bunca zaman Avengers'ın içindeydin bize anlatacağın şeyler vardır herhalde değil mi?"
Sandalye de geriye yaslanırken bacak bacak üstüne atmıştı.
"Hydra için çıktığın son görevi tamamlayabildin mi?"
Hydra'nın atıkları.
"Siz aptalları kandırmak için bir oyundu. Görev falan yok keriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Man Down//Bucky Barnes×Y/N
Fanfiction"Ben hallediyordum." "Uzaktan pekte öyle gözükmüyordu. Ne o? Serumun mu azaldı?" Alayla konuşurken karşısındaki adama sert bir yumruk atıp bir kaç metre sürüklenmesine neden olmuştu. Adam yerde kıvranırken anlık bana bakıp diğer adamlarla ilgilenmey...