15

1.6K 91 173
                                    

"Y/N?"

Bakışlarımı seslenen kişiye döndürdüm. Şapka taktığım için boynumu biraz daha geriye atarken sonunda Bucky ile göz göze gelebildim.

"Efendim?"

Telefonunu bana uzatırken yürümeyi bıraktım. Sam ve Zemo da duraksarken vücutlarını bize döndürdüler. Sorgularcasına Bucky'ye bakarken, gözlerini devirip sabırsızca telefonu kulağıma götürüp elimi de telefonu tutmam için kulağıma götürdü.

"Alo?"

Telefonu mecbur tutarak tereddütle konuşurken Bucky merakla bize bakan ikiliye işimizin olduğunu söyleyip gönderdi. Kolumdan tutup kaldırımın kenarına yönlendirirken ayak uydurdum.

"Oh... Y/N! Nasılsın?"

Tanıdık gelen sesle bakışlarımı Bucky'ye döndürdüm. Kaşımı kaldırarak 'gerçekten mi?' diye Bucky'ye bakarken, o sadece omuz silkerek sırtını duvara yaslamıştı. Hattaki kişiyi daha fazla bekletmemek adına dudaklarımı araladım.

"Teşekkürler, iyiyim. Siz nasılsınız?"

Yanağımın iç kısmını dişlerken Christina'nın neden aradığını tahmin etmek zor değildi.

"Teşekkürler. ABD'ye döndüğünüzü öğrendim. Telefonda ki terapiyi yüz yüze gerçekleştirmek istiyorum. Bugün müsait misin?"

Kaçınılmaz an gelmişti. Ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum. Daha bir kaç saat oldu Amerika'ya adım atalı.

Elimle dudağıma bir kaç kez vururken stres yapmıştım. Kuruyan dudaklarımı yalarken bacağım sallanmaya başlamıştı. Bakışlarımı bahane bulabilecekmişim gibi kalabalık sokakta gezdirdim.

"Mmm... Olur. Siz saati söyleyin ben uyarım."

Ama ne kadar gerilsem de ihtiyacım olduğunu bildiğim için bu teklifi geri çeviremezdim.

"Aslında... Şimdi Bucky ile birlikte gelebilme ihtimalin var mı?"

Kaşlarım otomatik olarak kalkarken sırtını duvara yaslamış, bakışlarıyla yeri delmeye yemin etmiş Bucky'e baktım.

"Ta-mam."

Hissettiği bakışlarla yüzünü bana döndürürken sorgularcasına bakmaya başladı. Anlık duraksamayla cevap verirken karşı taraftan cevap gecikmedi.

"Muhteşem. O zaman bir... 20 dakika sonra görüşürüz."

Sesi daha canlı çıkarken kısa bir veda cümlesi söyleyip telefonu kapattım. Telefonu Bucky'ye uzattım.

"Doktorun bizi bekliyor."

Telefon elimde kalırken yaşlandığı yerden doğruldu.

"Artık senin de doktorun... Her neyse sen önden git. Benim ufak bir işim var. Telefonda sende kalsın. Plan değişirse sana haber veririm."

Elleri cebinde hızlı açıklamalar yaparken omuz silkip telefonu cebime attım.

"Tamam. Görüşürüz."

Yanından geçecekken eliyle durdurdu.

"Bu kadar mı?"

Kaşlarını hafifçe kaldırarak beklenti dolu bakışlarıyla sordu. Yüzümü buruştururken benden ne beklediğini merak ediyordum.

"Ne bekliyorsun Bucky? Veda öpücüğü? Git işte."

Aksi bir sesle konuştum. Bucky'ye karşı içimde bir sinir vardı. Son konuşmamızın üstünden çok zaman geçmedi. Gerginliği hâlâ üzerimde. Yaptığım her hareketin her kararın sürekli sorgulanması gerçekten sinir bozucu. Elini geri cebine koyarken başını yavaşça salladı.

Man Down//Bucky Barnes×Y/NHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin