"Bu kadar gamsız olmana inanamıyorum!"
Sinirle söylenirken hızlı adımlarla geçici olarak kaldığımız eve doğru ilerliyorduk.
"İki saat sonra zaten yola çıkacağız. Tamam, süre sonunda yerimizi bulmaları uzun sürmez ama bu onları oyalamak için yeter."
Normal bir şeymiş gibi söylemesi yok mu birde...
"Bunu daha önce söyleseydin keşke! Gece boyu peşimde dolaşırken ne düşünüyordun ki?"
Hırkama daha sıkı sarılırken, karanlıkta tokamı bulamadığım için açık saçlarımın, rüzgar yüzünden yüzüme gelen kısmını geriye attım. Tamamen dağılmış bir hâldeyim.
"Kesinlikle öpüşmeyi değil."
Yandan ifadesiz bakışımla yüzündeki gülümseme yavaşça solmuş ve sahte bir ciddiyetle önüne dönmüştü.
Çabası ne kadar tatlı gelse de göz devirmekten kendimi alı koyamadım.
Kendimizden geçmiş hâlde öpüşürken bizi kendimize getiren bir kediydi. Aslında birden fazla kedi.
Fare kovalayan beş kedi ve onların kavga sesleri. Nasıl bir mahalleye düştük bilmiyorum... Ama eğer korkudan irkilip durdurmasalardı nasıl duracaktık bilmiyorum. Büyük bir yıkımın önüne geçmiş olabilirler.
Bugün yaşananlar neydi onu da bilmiyorum ya. Kafam allak bullak ve dudaklarım hâlâ yanıyor. Ne kadar normal davranmaya çalışsam da aklımdan o anlar çıkmıyordu ve bu yüzden içimdeki sönmeyen ateşi kontrol etmek gerçekten çok zordu. Ve galiba ben çoktan yıkılmıştım.
Bucky'nin yüzüne bakamıyordum bile. Kızarmış ve şişmiş dudakları dikkatimi dağıtmak için yeterli bir sebep çünkü. Şuan ki gibi. Neden aklıma getirdim ki?
"Cenazede Karli'yi bulacağımız kesin mi peki?"
Derin bir nefesten sonra kendime gelirken konuyu değiştirmek şuan için en doğru karardı.
"Yüzde yüz. Herkesin annesi yerine koyduğu bir kadınmış. Nerede olacağını bilmiyoruz yarın öğreneceğiz artık."
Bakışlarım önümüzdeki yoldan çekmeden kafamı sallayarak onaylarken, bana ayak uydurması içimi rahatlatmıştı. Eğer öpüşmemizin üstüne gitseydi -ki bunu söylerken bile stresten midem kasılıyor- ne diyeceğimi inanın bilmiyorum.
"Sen iyi olacak mısın peki?"
Yönelttiği soruyla sabah yaşanan aklıma gelirken içim titremişti. Vereceğim cevaptan korkar gibi tereddütle sorsa da, sorusunun kötü niyetli olmadığını biliyorum. Kollarımı bedenime sararken normal bir sesle konuşmaya çalıştım.
"Elbette. Bir an önce bitirmek istiyorum bu işi."
Başkaları yüzüme dönerken yanaklarımı ısırıyordum. Mavi gözlerin şuan bakmak istediğim en son şey. İrademi kontrol etmek yeterince zor zaten. Çek gözlerini üzerimden.
Düşüncelerimin seyri nasıl da değişmişti ama? Görev içerisinde olmasak iki üç gün odadan çıkmaz kendimi zihinsel olarak tamamen hazırlayıp öpüşmenin etkisinden kurtulamaya çalışırdım. Ama şuan öyle bir şansım yok.
Kolay değil tamam mı? Yetişkin ve sağlıklı (?) bir kadınım. İhtiyaçlarımın farkındayım ve bir erkekle bu kadar yakınlaşmayalı seneler oldu. Son bir senemi de hücrede tek başıma geçirdiğim düşünülürse... Zor yani.
"Sence çakma kaptanla karşılaşır mıyız?"
Konuyu değiştirme çabaları iki.
Bucky derin bir nefes alırken bakışlarını üzerimden çekmişti. Bakışlarının ağırlığından kurtulduğum için rahatlarken bu seferde yan gözle kestiğim Bucky, gördüğüm kadarıyla kasılmış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Man Down//Bucky Barnes×Y/N
Fanfiction"Ben hallediyordum." "Uzaktan pekte öyle gözükmüyordu. Ne o? Serumun mu azaldı?" Alayla konuşurken karşısındaki adama sert bir yumruk atıp bir kaç metre sürüklenmesine neden olmuştu. Adam yerde kıvranırken anlık bana bakıp diğer adamlarla ilgilenmey...