Kampa gitmek için ikna olduğumda dağlık, çimenlik yerde sakinliği tadacağımı; huzuru hissedeceğimi sanıyordum.
Bunun yolculuk kısmı ise tamamen aklımdan çıkmıştı.
- Im beggin, beggin youuuuuu~
Koltukların arasında sahneye çıkmış gibi dolanan Sakura'ya otobüsteki herkes tek ağızdan eşlik etti.
- So put your loving hand out darling!
Sakura hızla koltuklardan birini darbuka gibi kullanıp söylediği kısım için ritim tutmaya başladığında otobüstekiler de heyecanlanarak onun ritmine ayak uydurmuşlardı.
- Riding high! Damdamdam! When I was king! Damdamdam!
- I played hard and fast cuz i had everything!
- EVERYTHING!
Ah hayır, sabah sabah kafam bu mini konseri alacak gibi değildi. Doğrusunu söylemek gerekirse Sakura gibi insanların sabahları nasıl bu kadar enerjik olabildiklerini anlamlandıramıyordum. Hayatımın hiçbir döneminde böyle bir insan olamamıştım, uyanıp okula gelsem dahi ayılmam zaman alırdı. Benim aksime uykudan uyanmak onlarda bir çeşit afallama hissiyatı oluşturmuyordu sanırım, yeni güne fazla hızlı uyum sağlıyorlardı.
Koltuğumda geriye yaslanarak otobüsün geri kalanına baktım yavaşça. Herkes eğleniyor değildi tabiki, zihinlerinden ne geçtiğini bilmediğim öğrenciler dramatik bakışlarla camdan akıp giden manzarayı izlerken bazıları ise eğlencenin gürültüsüne rağmen çaresizce uykusuna devam etmeye çalışıyordu. Ön koltuklarda oturan Nara dramatik bakışlılardan birisiydi, yanına oturmuş Naruto ise rahatsız pozisyonuna rağmen uyuyakalmış gibiydi. Onun her zamanki haliyle sesi korkunç olmasına rağmen Sakura'ya katılmadığını ve neşeli bir şekilde otobüste dolanmadığını görmek garip hissettiriyordu. Bunun bizim kavgamızla bir alakası olmadığı düşünmemeye çalışıyordum, antrenmanlarından dolayı yorgun düşmesi olmalıydı bu ruhsuz halinin sebebi.
Aynı sınıfta oluşumuzun aşinalığıyla herkese bir bakış atarak yanımda oturan kişiye döndü gözlerim.
Hyuga Hinata.
Düz siyah saçlarınının küçük iki tutamını biri sağ biri sol olacak şekilde örmüş, saçını salık bırakmıştı. Gözleriyle Sakura'nın ritim tutan ellerini izlese bile zihninde çok daha farklı şeylerin peşinde gibiydi, bakışları boşluktan ibaretti.
Hinata ile güneşin batışını gördüğümüz o günden bu yana dört gün geçmişti ve biz hiç konuşmamıştık. Araştırma yapacağını söyleyerek kendi kabuğuna çekilmişti, bense mesaj atacak zamanı bulamamıştım. Ailesel meselelerle uğraşmıştım biraz.
Biliyor musun, diye konuşarak dikkatini bana çektim hafifçe. Gözleri bana doğru kaymıştı. Bir kez lafını açtığım konudan artık çekinmeme gerek yoktu sanırım.
- Şu birkaç gün gerçekten biraz karışıktı.
Sessizce konuşmama devam etmemi bekledi.
- Babam okuldan çağrılma meselesini abimle konuşmuş. Abimse benimle kendisinin konuşacağını, bana bir şey dememesini söylemiş babama. Seninle konuştuğumuz günün ertesinde abim yemek sofrasında bu konuyu açtığında ise annem de birden ortaya atılarak böyle bir şeyi ondan nasıl saklayabileceğimizi haykırdı ve her şey birbirine girdi.
- Annenin haberi var diye düşünmüştüm.
- Onlar da öyle düşünmüşler işte; babam abime söyledikten sonra abimin anneme söylediğini düşünmüş, abimse annemin çoktan bildiğini sanıyormuş. Ben de ikisinden biri söylemiştir diyordum. Yemek sofrasında duyduğunda şok oldu ve sana bahsettiğim azarı ondan yemiş oldum. Sonrasında ise ona söylemediğimizden hepimize kırıldığı için olanları boşverip topluca onun gönlünü almaya çalıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmamış Hikayemiz - Sasuhina
FantasyKendi sıradanlığında boğulup giden bir lise öğrencisiydim ben. - Senin rinnegan'ın yüzünden geldik buraya değil mi Sasuke-kun? O kız ise tek sözüyle sıradan hayatımı darmaduman etmişti. Kapak fotoğrafı pinterestten rastgele bulunmuştur, kita...