Naruto, dedim yavaşça.
- Şu domatesi düzgün doğrayacak mısın yoksa ben seni mi doğrayayım?
-İçi su dolu domatesi küp küp doğramamı mı bekliyorsun benden gerçekten?
- Üçgen piramit şeklinde doğramak daha mı kolay gerizekalı?
- Ne piramiti? Bekle, gerizekalı mı dedin sen bana?
Cevap verecektim ki annem hayalet gibi arkamızda belirdi ve kafalarımıza patlattı iki tane.
- Elinizde bıçaklarla atışmayın bakalım!
Tamam, diyerek bıçağı tezgaha koyduğumda annem bana dik dik baktı. İç çekti hafiften.
-Ah ah, oğullarımdan kahvaltıya yardım etmelerini istemek gerçekten hataydı. Geçin içeri, ben hallederim.
- Hayır Mikoto baa-chan! Bu domatesle olan savaşım bitmedi!
- Parça pinçik etmişsin zaten oğlum. Bekle, bu harbiden piramit gibi duruyor.
- Mikoto baa-chan yaa!
- Tamam tamam. Çabuk halledin ama daha okula gideceksiniz.
İkimizin de başını hafifçe okşayıp gülümsedi ve mutfaktan ayrıldı. Annem oldukça sıcakkanlı bir insandı, arkadaşlarımı benden ayrı tutmaz Naruto'yu oğlu Sakura'yı da kızı olarak görürdü. Gerçekten yakındı onlarla. Odamda habersizce otururken annemin davetiyle içeriye birden Naruto ya da Sakura'nın dalması çok alışık olduğum bir şeydi.
Aynı zamanda annemin şakası da yoktu ve Naruto 3 gündür bizim evdeydi.
Başımı tezgahtan kaldırıp inatçı bir ifadeyle hala domatesle uğraşan arkadaşıma baktım. Üç gündür olduğu gibi bugün de çok durgundu, dalgındı. Normalde hiç durmadan düşünmeden taramalı tüfek gibi konuşup durması lazımdı bu çocuğun, bu hali karakterine çok tezattı.
- Anlatsan diyorum artık.
Sesimle irkilir oldu bir an için ama çok sürmedi. İki gündür kendi anlatsın diye alttan alttan sataşıyordum ona ama ağzını dahi açmamıştı. Annemle bunu konuştuğunu görsem gene dert etmezdim ama onun yanında normal davranıp ona da susuyordu. Açıkça sormak için yeterince beklemiştim bence.
- Neyi anlatmalıyım ki Sasuke? Her zaman olan şeyler, alışık olduğum şeyler.
Gözleri domatese odaklanmıştı. Bunca sene Naruto'yu ve Sakura'yı izledikten sonra fark ettiğim bir şey vardı ki aşk gerçekten fazla saçma bir şeydi. Dizilerde, filmlerde lanse edilen tatlılıktan ziyade bağımlılıkmış gibi geliyordu bana. Bağımlılıklarda insan hiçbir şeyin farkına varmaz sadece belirli bir şey uğruna kör bir halde hayatını harcardı. Naruto'nun ve Sakura'nın hallerinin bundan farkı var mıydı ki? Hayır, onları anlayamıyordum ve muhtemelen hiçbir zaman anlayamayacaktım.
- Küçükken sizle parkta oyun oynadıktan sonra eve gittiğimde annem "Kimlerin oğullarıyla, kızlarıyla takılıyorsun bakalım ben de tanımak istiyorum!" demişti ve üç aile Kyoto'ya gitmiştik. Hatırlıyor musun Sasuke?
Hatırlıyordum, unutmam zaten imkansızdı. İkisiyle ilk şehir dışı gezimdi, ailelerimizin tanışması için düzenlediğimiz bir geziydi bu. Gelmesi için konuştuğumda babam böyle saçma bir şey için polis merkezinden izin falan almayacağını söylemişti ve evde bir gerginlik oluşmuştu. Nitekim Naruto'nun da Sakura'nın da anne babası geziye beraber gelirken benim yanımda ise annem ve abim vardı. Abim o zamanlar yoğun derslerine rağmen babama sinirlenip onun yerine benle gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmamış Hikayemiz - Sasuhina
FantasyKendi sıradanlığında boğulup giden bir lise öğrencisiydim ben. - Senin rinnegan'ın yüzünden geldik buraya değil mi Sasuke-kun? O kız ise tek sözüyle sıradan hayatımı darmaduman etmişti. Kapak fotoğrafı pinterestten rastgele bulunmuştur, kita...