- Açıklamanı bekliyorum, Sasuke.Abim çalışma masamın hemen önündeki sandalyeye kurulmuş, gözlerini dahi kırpmadan bakıyordu bana.
- Seni dinliyorum.
Odada ikimizden başka tek bir çıt çıkmazken kendimi polise ifade veriyormuşum gibi hissediyordum. Pek de farklı değildi gerçi çünkü abimin şuan üzerime kurduğu baskı tam olarak böyle şekillenmişti. Sorgudaymışım gibi sorular soruyordu ve net cevaplar istiyordu.
Benden o geceyi anlatmamı istiyordu. Bittiği için sevinçlere boğulduğum şu geceyi...
Ama aslında o gece bitmemişti hala, bizimle bitmemişti. Benimle, Hinata'yla ya da o iki kadınla beraber sonlanmamıştı o gece.
Madalyonun diğer tarafında o esnada kamp alanında yaşananlar duruyordu.
Ben koşarak uzaklaştıktan sonra neler olmuştu mesela? Ya da Karin can
havliyle kamp alanına vardığında?Bunlar karanlıkta kalan gerçeklerdi ben ve Hinata için ama ormandan çıkıp bir şekilde diğerleriyle buluştuğumuzda neler olduğunu da öğrenmiştik.
Benim gidişimle beraber Neji yürüyüşü tamamlar tamamlamaz öğretmene bildirmişti durumu, iki kız öğrencinin kaybolduğunu ve peşlerinden benim de uzaklaştığımı. Öğretmen ise saatin geç olduğunu öne sürüp yürüyüşü durdurmuş ve durumu öğrencilerden saklayarak bir panik ortamının oluşmasını önlemişti. Kamp yetkililerine ve tüm öğretmenlere haber verilmişti ve arama başlatılmıştı.
Ve yaklaşık 2 saat sonrasında Karin dehşet, endişe içerisinde koşarak kız çadırlarının arasına dalmıştı. Onun gelmesiyle herkesin olayı duyması yetmiyormuş gibi Karin'in "kurt"tan bahsetmesi işi daha fazla ciddiye bindirmişti.
İdeal, olması gereken şartlar altında ne yapılması gerekirdi bu durumda? Acilen polis aranmalı ve aileler bilgilendirilmeliydi değil mi?
Fakat hem okul yönetmenliği hem de kamp yetkilileri bu konuda sessiz kalmayı tercih etti.
Çünkü ikisi de ipin ucundaydı, ikisi de batacak geminin fareleriydi. Bu kadar tedbirsiz bir ortamda tehlikeli bir saatte yürüyüş düzenlemekten kamp şirketi, reşit olmayan öğrencilerin güvenliğini sağlayamamaktan okul yönetimi... ikisi de bu iş polise giderse mahvolurlardı.
Hatta mahvolmak ne kelime, tam anlamıyla yok olurlardı. Sonuçta kaybolanlardan biri Hyuga Hinata'ydı değil mi? Hyuga ailesi sadece bir saniyede onları insan içine çıkılmaz hale getirir, kendi elleriyle mezarlarını kazdırtırdı. Aklı olan hiç kimse onları karşısına almaya cürret edemezdi.
Bu yüzden de hem kamp yetkilileri hem okul yönetimi polisi de aileleri de bu işten uzak tutmak istediler. Öğrenciler bu şekilde bilmeyecekti tabi ki, "polislerin denetimi altında bir arama gerçekleşiyor" denmişti onlara. Bu yüzden onların aramaya katılmasına izin verilmemiş ve uyumaları istenmişti.
Fakat "bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir" derler ya hani, Naruto da bir terslik olduğunu fark etmiş. Uyuyanların beyin hücrelerini mi çaldı o arada bilmiyorum ama bir şekilde abimi aramayı akıl etmiş.
Ve İtachi Uchiha, bütün bu karmaşanın ortasında tüm olayı devralmıştı.
Kamp için gittiğimiz dağ merkeze baya uzak kaldığından köylerde devriye gezen birlikleri haber etmişti ve aramaya dahil olmuştu. Bu şekilde polisi dahil etme sorunu ortadan kalkmıştı.
Peki aileler? Bu konuda ise abim olanların babamın kulağına gitmesini engellemişti.
Hyuga ailesinde ise bu iş Küçük Prens'e düşmüştü ve onun bu meseleyi gizli tutması zararlı yoksa faydalı bir hareket miydi hala emin olamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmamış Hikayemiz - Sasuhina
FantasyKendi sıradanlığında boğulup giden bir lise öğrencisiydim ben. - Senin rinnegan'ın yüzünden geldik buraya değil mi Sasuke-kun? O kız ise tek sözüyle sıradan hayatımı darmaduman etmişti. Kapak fotoğrafı pinterestten rastgele bulunmuştur, kita...