《 Ben mahvedenim, kaybedenim...》
Cesaret Yürüyüşü ilk kez böyle tuhaf bir ana eşlik ediyordu.
Birbirine açılamamış öğrencilerin kaçamak bakışlarını bilirdi ya da kavga etmiş iki arkadaşın oflayıp puflayarak ilerleyişlerini.
Ama bu kez birbirini hem tanıyıp hem de böylesi yabancı olan iki kız vardı rotada ve ikisi de ne demeleri gerektiğini seçemezken gergin gergin yürümeye devam ediyorlardı.
Hyuga Hinata, Uzumaki Karin.
Hinata, Karin'in kim olduğunu biliyordu. Ne burada ne de Konoha'da fazla yüzyüze bakmamış olsalar dahi onun hakkında bildiği şeyler vardı. Sasuke'yi seviyordu mesela, hatta Konoha'nın aksine burada sevgili bile olmuşlardı. Hinata hala buna alışamamış, şaşkın bir haldeyken çok geçmeden bir de tartışmışlar ve ayrılmışlardı.
Ah cidden... her şey bu kadar hızlı gerçekleşirken bir yandan buraya ayak uydurmaya çalışan diğer yandan da Konoha'ya geri dönme yolları arayan, işi başından aşkın Hinata olayları doğru düzgün takip edememişti bile! Ne Karin'i tanımaya, ne aralarındaki ilişkiyi analiz etmeye ne de ayrılık sebeplerini sormaya fırsat bulabilmişti. Sadece üstünkörü, oradan buradan duymuştu çoğu şeyi ve tam da bu yüzden, şuan burada Karin ile konuşmak Hinata'ya doğru hissettirmeyecekti.
Derin bir nefes verdi kendi kendine ve yanında yürümekte olan kıza gitti gözleri. Fazlasıyla dağılmış bir hal vardı genç kızda, adımları bile sarsak ve dengesizdi. Üzerine öylece siyah bir mont geçirmiş, kızıl saçlarını özensizce başının üzerinden toplamıştı. Hinata'nın bakışları kızın saydam, dikdörtgen gözlüklerine düştüğünde ise birden iki çift göz birbirini buldu.
Ortam yeterince tuhaf değilmiş gibi boş bulunup birbirlerine bakakaldılar bir süre. Hinata kendi içinde paniklemiş "Başımı çevirsem kabalık mı olur yoksa bir şeyler mi söylemeliyim?" düşüncelerine kapılırken Karin konuşuverdi birden.
- Bunlara mı... bakıyorsun?
Sesi öyle güçsüzleşmiş ve kısılmıştı ki gece sessizliği olmasaydı muhtemelen duyulmazdı. Elleri ise gözlüğünün altından şişmiş gözlerine gitmiş, onları işaret ederken Hinata bir şey diyemedi ona, bakışlarını kaçırdı sadece. Yine de Karin konuşmaya devam etti açıklamak ister gibi.
- Finalini izledim de...en sevdiğim dizinin. Ana karakter öldü...ona ağlamıştım.
Her kelimesinden sonra duyduğu çatallı sesine kendi de yabancıydı sanki, yüz ifadesi anbean değişirken hafif bir şaşkınlıkla elleri boğazını bulmuştu.
- Sesim de... bu yüzden. Çünkü ana karakter..öldü.
Duyulması zor sesi mırıldanma gibiydi biraz, son sözleri sanki kendine söylemişti, dalıp gitmişti gözleri.
Hinata bu duruma karışmaması, Karin ile konuşmaması gerektiğini biliyordu aslında. Sasuke ile bu konuyu ne kadar konuşmuş, dertleşmiş olsa bile şuanki durum çok daha farklıydı. Arkadaşı olan Sasuke değildi karşısındaki kişi, onun eski sevgilisiydi. Ve işte tam da bu yüzden müdahele etmemesi gerekirdi.
Fakat Hinata kızın bu mahvolmuş halini görüp de görmezlikten gelemezdi, kalbinde taşıdığı iyiliğe ihanet edemezdi.
- Benimle konuşmak... ister misin?
Onun tereddütlü sesini duyduğunda Karin'in adımları yavaşlar gibi oldu, ağır ağır kaldırdı başını ve gözlerini kızın gözlerine dikti.
- Yabancı olmamıza rağmen mi?
Herhangi bir art niyet yoktu sesinde, saf bir merakla sormuştu sorusunu. Onun bu anlamaya çalışır hali ise Hinata'yı geçmiş günlerde yaşadığı bir ana götürdü istemsizce. Daha buraya yeni geldiği ilk haftalarda, Sasuke ile olan bir anısına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmamış Hikayemiz - Sasuhina
FantasíaKendi sıradanlığında boğulup giden bir lise öğrencisiydim ben. - Senin rinnegan'ın yüzünden geldik buraya değil mi Sasuke-kun? O kız ise tek sözüyle sıradan hayatımı darmaduman etmişti. Kapak fotoğrafı pinterestten rastgele bulunmuştur, kita...