Someone come and save me

901 135 102
                                    

Önceki bölüme gelen ilgi buna gelmezse ağlarmışım.

Bu arada bölüm bildirimi geliyor değil mi?

Okula doğru ilerlerken ilk haftamı düşünüyordum. İlk hafta sona ermişti, bugün 2. haftanın ilk günüydü.

Oldukça sakin geçmişti. O gün yanıma oturan Namjoon ve Jungkook ile yakın arkadaş olmuştum. Çok iyi insanlardı, tek sorunları sürekli ders hakkında konuşmalarıydı. O gün Jung Hoseok hakkında konuştuktan sonra asla onun hakkında konuşmamışlardı. Merak ettiğim için onun hakkında soru sorduğumda bilmediklerini söyleyerek beni geçiştirmişlerdi.

Onlardan öğrenemeyeceğimi anladığımda başka kişilere yaklaşmıştım fakat onlar da bilmediklerini söylemişlerdi.

Ben Jung Hoseok hakkında bilgi edinmek isterken, Jimin ise Minho ve Jisung ikilisi ile arkadaş olmuştu. Sadece bir hafta da o kadar kaynaşmışlardı ki, Jimin hafta sonu komple onların nasıl tanıştıklarını sonra da nasıl aşık olduklarını bana anlatmıştı.

Biliyordum Jimin her şeyi kolayca öğrenebilen ağır bir dedikoducuydu. Belki Hoseok hakkında bir şey öğrenmiştir diye ona sorduğumda, olumsuz yanıt almıştım. O da benim gibi merak edip -zaten merak etmeseydi şaşardım- soruşturmuştu ama bir sonuca ulaşamamıştı.

Tüm hafta boyunca delice merak etmiştim onu ama rahatsız olabileceği düşüncesi yüzünden bir kez olsun ona doğru dürüst bakmamıştım. Yerime zorla Jimin'e baktırmış ve bana bakıp bakmadığını sormuştum. Ama Jimin'in dediğine göre; değil bana bakmak, asla kimseye bakmıyormuş. Birkaç kez daha baktırdıktan sonra rahatsız olabileceği düşüncesi yüzünden Jimin'den bunu bir daha istememiştim.

Tüm hafta sonum onu düşünerek geçmişti. Aklımdan çıkmıyordu. Nereye baksam onu görüyordum. Bugün okulun olmasına sevinmiştim. Çünkü 1 kere bile olsa gizlice ona bakabilirdim.

Hızlı adımlarla okula giderken üzerime düşen ıslaklık ile anında başımı kaldırmış havaya bakmıştım. Tam o an gözümün hemen altına bir tane daha su damlası düşmüştü.

Olamaz... yağmur yağıyordu ama benim okula daha çok yolum vardı.

Sabah evden çıkarken annemi dinlemeyip yanıma şemsiye almadığıma lanet okurken hızlanmaya başlamıştım. Çünkü annemin dediğine göre hava durumu sağanak yağışlı gösteriyordu. Okulun 2. haftasından da okula sırılsıklam ıslanmış bir şekilde girmek istemezdim.

Benim hızlanmama inat yağmur hızı artarken herhangi bir market arıyordum. Bulamazken gözlerimi devirmiş ve resmen koşmaya başlamıştım. Başka bir gün yağmurda ıslanıp şarkı dinlemek mükemmel olabilirdi fakat çantamda önemli kitaplar vardı.

"Efendim!" duyduğum sesle aniden dururken, kaşlarımı çatmıştım. Biri bana mı seslenmişti? Yoksa Tanrı'dan sesler mi duymaya başlamıştım? "Arkanızdayım."

Hızla arkamı dönerken ufak bir çocukla karşılaştığımda kaşlarım bu sefer havalanmıştı. Kendine tuttuğu şemsiyesi yanında elinde başka bir şemsiye ile bana bakarken konuşmama izin vermeden hızlıca konuşmaya başlamıştı.

"Bunu size getirdim."

Elindeki kapalı şemsiyeyi bana uzatınca önce ona sonra şemsiyeye bakmıştım. "Bana mı? Ama neden?" Tanımadığım bir çocuğun bana şemsiye getirmesini normal karşılayamazdım sonuçta.

"Şuradaki adam bana bunu size vermemi söyledi. Yani daha doğrusu işaret etti."

Hızla işaret ettiği kişiye bakınca gördüğüm kişi ile gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Çünkü o kişi Jung Hoseok'tan başkası değildi. Kendi açtığı şemsiyenin altında okula doğru ilerliyordu. Hızla çocuğa döndüğümde az önce dediğine inanamayarak tekrardan sormuştum.

Yeryüzündeki İnciler | Sope'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin