I am blue and grey

847 114 110
                                    

You said you hot, oh man, you not

Tenefüs zilinin çalması ile sınıftakiler bir bir çıkarken ben ise yanımdaki kardeşimin kalkıp sınıfın aşıkları olan Jisung ve Minho ikilisinin yanına gidişini izlemiştim. Gözlerimi ondan çekip etrafta gezdirdiğim sırada gözüme her zamanki köşesinde herkesten uzak oturan küçüğümü görmüştüm. Her zamanki tatlılığı ile önündeki kâğıda bir şeyler çizerken başımı sıraya koymuş ve çaktırmamaya çalışarak onu izlemeye başlamıştım.

Öğrendiğime göre benden 2 yaş küçüktü. Aslında okul için normal yaşındaydı, sadece ben büyüktüm.

[Siz sormadan ben söyleyeyim, Hoseok 18, Yoongi 20 pedofili sözleriyle falan uğraşamam.]

Benim eğitimim 2 yıl önce lösemi (kan kanseri) olduğum için aksamıştı. O dönemi hayatımın en karanlık günleri olarak görüyordum, hatırlamak bile benim için korkunçtu.

"Merhaba! Min Yoongi'ydi değil mi?"

Aniden duyduğum sesle hızla başımı sıradan kaldırırken, sesin geldiği yöne bakmıştım. Karşımda bana kocaman gülümseyen bir kızla karşılaştığımda gülümsemeden edememiştim.

"Evet." diye cevapladığımda hızla elindeki kağıdı bana doğru uzatmıştı. Ona kaşlarımı çatarak baktığım sırada bakışlarımı görmüş olmalıydı ki hızla kendini açıklamaya başlamıştı.

"Geçen gün beden dersinde hocanız basketbol yeteneğinizi çok beğenmiş. Bu yüzden sizi bizim spor hocasına anlatmış. Bizim hoca da eğer sizde isterseniz, sizi bizim erkek basketbol takımında görmek istiyor."

Dediklerini dinleyip cevap vereceğim sırada duyduğum kalem düşme sesi ile hızla bakışlarım onun bulunduğu tarafa dönmüştü. Eğilip kalemini aldığını ve hemen ardından çizim yapmadan onu öylece bırakıp boş boş bakmaya başladığını görmüştüm. O yanlış anlamıyorsam bizi mi dinliyordu? Yoksa ben delirmiş miydim?

Ona bakmayı bırakıp sakince kıza doğru dönerken gülümsemeye devam ederek sesli bir şekilde konuşmuştum. "Tabii ki o takımda yer almak çok isterim."

Dediğim karşısında kız daha çok sevinirken hızla önümden yanıma geçmiş ve bana kâğıtta imzalamam gereken yerleri göstermeye başlamıştı. Kâğıda adımı yazıp imzalarken aklımda sadece o vardı.

"Ölmek istemiyorum." demiştim sessizce. Çıktığım çatıda gökyüzünü izlerken Tanrı'ya yalvarmıştım. Korkuyordum, delicesine.

Doktorlar tedavinin iyi sonuç getirecebileğini söylüyordu. Ama kesin olarak kurtulacak diyemiyordu. Çünkü ölecektim. Ama yaşamak istiyordum. Gelecekte istediğim mesleği kazanmak ve bunun gibi birçok hayalimi gerçekleştirmek istiyordum. En önemlisi ise aşık olmak istiyordum. Ölmeden önce bir kez olsun insanların o öve öve bitiremediği duyguyu tatmak istiyordum.

"Ölmeyeceksin."

Aniden yanımdan duyduğum ses ile irkilirken hızla gecenin köründe yanımda oturan siyah ceketli çocuğa bakmıştım. Kimdi ve ne ara buraya çıkmıştı? Yüzüne bakmaya çalışma çabam tamamen boş olmuştu o an çünkü yüzünü gayet iyi bir şekilde gizlemişti.

Yeryüzündeki İnciler | Sope'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin