Ben bu kitapta bir karakter olsaydım Jimin olurdum.
(Jongin'in vurulmasının ertesi günü) önceki bölümdeki sorgudan 2 gün önce...
Min Haşmetli Yoongi'nin ağzından...
"Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sormuştum, hastane yatağında doğrulmaya çalışan Hoseok'a. Yüzü oldukça bitkin görünüyordu. Dün tüm gece ağladığını duymuştum. Yanına gittiğimde hızla yüzünü silip gitmemi söylediği için yanında olamamıştım. Ama şimdi onu yalnız bırakamazdım, bir delilik yapacak diye ödüm kopuyordu.
"Jongin nasıl?" diye sormuştu, sorumu görmezden gelerek. Tek düşündüğü Jongin'di. Onu anlıyordum sonuçta Jongin sırf o vurulmasın diye atlamıştı merminin önüne.
Gülümsemiştim. "Doktorlar ölüm riskinin kalmadığını söyledi. Uyanmasını bekliyorlarmış. Bizim eşek sıpası güçlü çıktı."
Kıkırdamıştı. Onu uzun zaman sonra gülerken gördüğüm için öylece kalakalmıştım. Gülüşünü ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Hızla öne doğru atılıp bana sarıldığında, ona karşılık vermiş kokusunu içime çekmiştim. Onu çok özlemiştim ve artık asla bırakmayacaktım.
"Tanrı'ya şükür." demişti kendiliğinden. Saatler sonra huzura kavuşmuştu. Mutluydum, çünkü o mutluydu.
Kapı tıklanana kadar birbirimize sarılmıştık. Tıklanır tıklanmaz Hoseok hızla benden ayrılmış ve gel demişti. Kapı açıldığında hızla kapıya dönmüş ve girenlere bakmıştım.
İçeriye polis üniformaları ile Namjoon, Taehyung, Jungkook ve ayrı olarak Jimin girmişti. Jimin? Onun burada ne işi vardı?
"Senin burada ne işin var!?" demiştim sinirle kardeşime. O sırada Namjoon, Taehyung ve Jungkook üçlüsü koltuklara yerleşmiş. Jimin ise bebek adımları aralarına sıvışmıştı.
"O kadar olay olmuş abi! Nasıl evde durabilirdim?" dedikten sonra hızla Hoseok'a dönmüş ve yanına ilerlemişti. Bir anda yanımda biterken bir anda beni oturduğum sandalyeden itmişti. Neye uğradığımı şaşırarak yere düşmemek için ayağa kalktığında, hızla yerime yerleşmişti. "Çok oturdun sen burada! Beni eniştemle yalnız bırak!"
Gözlerim sonuna kadar açılırken Hoseok ile göz göze gelmiştim. Gözleriyle bana bildiğin gitmemi söylemişti. Buna göz devirmiş, uzaklaşarak; Namjoon, Taehyung ve Jungkook'un karşısına oturmuştum. Artık onların sorgu sırası gelmişti öyle değil mi? Eminim çok anlatacakları vardı.
"Dinliyorum." dediğimde arkama yaslanmış ve kısa süreliğine göz ucuyla Hoseok'a iyi hissetmesi için güzel şeyler söyleyen Jimin'e bakmıştım.
"Çok uzun hikaye."
"Bizim oldukça zamanımız var." diye cevaplamıştı Namjoon'u, Jimin. Buraya sırf olayları öğrenmek için gelmişti. Meraklı Melahat Chim...
"2 yıl önce üçümüzde aynı yıl içinde polis olduk. Polis olur olmaz bize bir nevi gelişmemiz için bu görevi verdiler. Hoseok'un babası-"
"O adam benim babam değil." demişti bir anda Hoseok. "Baba diye anılmayı bile hak etmiyor." Hoseok'a baktığımda bize değil boşluğa baktığını, Jimin'inde onun elini tutup sırtını sıvazladığını görmüştüm.
"Özür dilerim Hoseok-" Namjoon'un üzgün sesini duyduğumda, Hoseok hızla onun sözünü kesmişti.
"Sorun değil." Sorundu. Her zaman sorun olmuştu. Ama o bunu görmezden gelmişti. Belki de eksikliğini hissetmek acı geldiği için hiç yokmuş gibi davranıyordu. Ama zaten annesiz büyüyen bir çocuk olduğu için, babasının da böyle oluşu emindim ki içini parçalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeryüzündeki İnciler | Sope'
Fanfiction"Belki de beyaz güllerin bizdeki anlamını hiç kimse, hiçbir zaman tam anlamıyla öğrenemeyecek..." -------- |Taekook/Namjin/Minsung| -------- 9- #kimseokjin 🤙🏼