"I think he did it but I just can't prove it"
-Müzik sektörünün kraliçesi-
Bu bölümün geç gelme nedeni tamamen mükemmel ötesi jikook kitapları yüzünden. O kadar mükemmeller ki buraya ne zaman bölüm yazmak için girsem, kendimi jikook okurken buluyorum.
"Senin oraya geleceğini biliyordu. Senin canını yakmak için en iyi yolunda bana zarar vermek olduğunu biliyordu. Biliyorsun ki beni vurdu. Ama o mermi beni öldürmezdi, yaşayacaktım. Zaten onunda amacı buydu. Ya da ne kadar benden nefret etse de, eskiden aşık olduğu için yapamamıştı. Beni öldürmese bile oraya geldiğinde beni ölü görmen gerekiyordu. O yüzden bedenimi ilaç ile uyuşturarak, kalbimin atış seslerinin hissedilmemesini sağladı.
Bunları bana sonrasında yanıma geldiğinde psikopatça gülerek anlattı. Senin oraya geldiğini ve benim öldüğümü sandığını söyledi. Ardından bana senin öldüğünü söyledi. İlk başta inanamadım, yalan söylediğini ve canımı yakmak için bunu yaptığını söyleyip durdum. Bunun üzerine bana kanlar içinde yerde yatan görüntülerini gösterdi."
Annem ağlamamak için zor durarak kurduğu cümlelerin sonunda dayanamayarak hıçkırdığında hızla ona sarılmıştım. Bu kaçıncı sarılmamızdı bilmiyordum. Tek bildiğim iyi hissettirdiğiydi. Yoongi ve Taehyung'a sarılışlarımdan sonra ilk defa bu duyguyu yeniden hissediyordum.
"Ona hiçbir zaman tam anlamıyla inanmadım Hoseok. Biliyordum, yaşıyordun. Eğer sana bir şey olsaydı, bunu hissederdim."
Akan gözyaşlarımı silerken geri çekilmiş ve annemin gözyaşlarını silmiştim. "Seni hayatım boyunca hiç tanımadım. Fakat her günümde özledim. Tanrı'ya her gün yaşıyor olman için dua ettim. İyi ki hayattasın, Tanrı'ya seni canlı olarak görme şansı verdiği için minnettarım." Sesimin titrememesine özen göstermiştim. Annem ise o sırada beni hayranlıkla izlemiş ve uzanarak iki yanağımı tutmuştu.
"Seni bundan sonra asla bırakmayacağım oğlum, artık hep birlikte yaşayacağız." Gözlerim dediği ile yeniden dolarken aniden evi saran zil sesi ile ikimizin de bakışları kapıyı bulmuştu. Annem benden önce davranıp ayağa kalkmış ve kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Onun arkasından kalkıp onunla birlikte kapıya vardığımda, annem uzanıp kapıyı açmıştı.
Min Yoongi'nin ağzından...
Çaldığım kapının açılması uzun sürmemişti. Hızla bakışlarım açan kişiyi bulduğunda ağzım istemsiz aralanmıştı. Zihnim eğer benimle oyun oynamıyorsa şu an karşımda gördüğüm kadın yıllar önce ortadan kadın mıydı? Yoksa sadece benzerlik miydi?
"Siz..." demiştim istemsiz.
Tam o an kadının yanındaki Hoseok söze atlamış ve annesi olduğunu belirtmişti. Taşlar şu an tam olarak yerine oturuyordu.
"Bir dakika bekle oğlum." diyerek durdurmuştu Hoseok'u, o kadın. Ardından tekrardan bana dönerek konuşmuştu. "Beni tanıyor musun?"
"10 yıl falan önce." demiştim hızlıca. "****** ******(isim bulamadım) ilkokulunun önünde bir kadınla karşılaşmıştım. Bana bir kutu vermişti, içinde çilekli pasta vardı ve onu oğlu Hoseok-" Gözlerim hızlıca Hoseok'u bulmuştu. Ağzım açılırken, yaşadığım şokun etkisi ile elimle kapatmıştım. "O gün o kutuyu verdiğim çocuk sen miydin!?"
Dakikalar sonra içeriye geçmiş ve o gün hakkında detaylı bir şekilde konuşmaya başlamışlardı.
"Kore de yüzlerce Hoseok vardır. O gün kutu verdiğim çocuğun sen olduğunu nereden bilebilirdim ki?" demiştim Hoseok'a. Hâlâ şaşkınlığımı atlatabildiğim söylenemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeryüzündeki İnciler | Sope'
Fanfiction"Belki de beyaz güllerin bizdeki anlamını hiç kimse, hiçbir zaman tam anlamıyla öğrenemeyecek..." -------- |Taekook/Namjin/Minsung| -------- 9- #kimseokjin 🤙🏼