Tuhaf ama güzel bir heyecan, kaçamak bakışmalar ve tatlı gülümsemelerle geçen yol, geldiklerinde kırmızı şık bir üniformalı valenin kapılarını açmasıyla son bulmuştu."Hoş geldiniz Bay Kim. Şeref verdiniz. Sizler de hoş geldiniz efendim."
"Hoş buldum. Teşekkürler."
Jungkook'un aksine Taehyung teşekküre gerek duymamış arabasının anahtarını valeye doğru hafifçe atmıştı. Bunu yaparken dikkatli olması konusunda gözlerinin içine bakarak da uyarmıştı. Zira arabaları kendisi için pek kıymetliydi.
Gerçi şu an arabalar da dahil tüm her şeyin yanında önemini yitirdiği, etrafı meraklı gözler ve yüzündeki eşsiz gülümsemesiyle izleyen biri vardı tam yanında. Melekler gibi bembeyaz giyimli ışıl ışıl parlayan çocuk anlam veremediği bir şekilde çekiyordu kendisini. Öyle ki bu çekimle birlikte esmerin elleri küçük olanın ince belinde yerini hiç yadırgamadan almıştı.
Jungkook belini kavrayan elle birlikte hafifçe büyüğüne dönüp pembeleşen yanakları ile tebessüm etmiş, dudaklarını minik minik ısırmıştı. Yakıyordu esmer olandan gelen küçük bir dokunuş bile. Onu ilk gördüğünde küçücük bir kıvılcımdı bu ancak o an için alev aldığını hissetmişti içinde. Daha da büyüyeceği aşikardı elbet, çünkü bu ateş tek taraflı değildi.
Taehyung'un sandalyesini çekmesi ile oturan Jungkook, ardından tam karşısına oturan yakışıklı yüzü seyretmişti. İkisi de bir süre karşısındaki çehrenin ne denli etkileyici olduğu düşüncelerine dalıp uzun uzun izlemişlerdi birbirlerini. Esmer olan öyle yoğun bakıyordu ki daha fazla dayanamayacağını hisseden Jungkook göz temasını ilk bozan olmuştu.
Işıldayan ceylan gözleri ile deniz kenarındaki oldukça şık ve şaşaalı restoranı süzmüş, cam kenarında olduklarından ay ışığı ile parıldayan denizin dalgalarını da izlemişti. Restoranın en güzel yerinin kendileri için ayrıldığı aşikârdı.
"Beğendin mi?"
Taehyung'un sesini duyan Jungkook yüzünü manzaradan çekmiş ona gülümseyerek bakan esmere dönmüştü. Hafifçe gülümsemesine karşılık verip onaylar biçimde kafasını sallamıştı.
"Evet çok beğendim, gerçekten dediğin kadar güzelmiş. Daha sonra tekrar gelelim lütfen olur mu?"
Jungkook normalde utanıp söylemekten çekineceği şeyleri kendisini ilgiyle izleyen adamın yanında hiç çekinmeden söyleyebiliyordu. Öyle ki karşısındaki adam ne söylerse söylesin kabul edip yapacak gibiydi. Bu durum kendisini oldukça mutlu ediyor, farkında olmadan daha fazla kapılıyordu.
"Beğendiysen, geliriz."
Taehyung da küçüğünün düşüncelerini kanıtlamak ister gibi hiç düşünme gereği duymadan kabul etmişti. Onun beğenisi kendisini de memnun ediyordu. Ne ara onun mutluluğunu kendi mutluluğundan bile önemli saymaya başladığı bilinmez ancak o karşılığında aldığı sevinçli kıkırdama her şeye değer gibi geliyordu.
Taehyung ve Jungkook siparişlerini verdikten sonra yemeklerine odaklanmayı seçmiş bir süre masada sessizliğin hakim olmasına sebep olmuşlardı. Ardından Taehyung, içinde kırmızının en güzel tonunu barındıran şarap dolu kadehten bir yudum almış, yaşadığı garip anıdan sonra alkol kullanmayı seçmeyip garsonun önerisi üzerine resteronın spesiyallerinden birini tatlı tatlı yudumlayan küçüğüne odaklanmıştı. Onun konuşmasını istiyor, sürekli naif ve tatlı sesini duymak istiyordu. Zira şu birkaç gün içinde çok alışmıştı onu dinlemeye, sesinin kulağına dolup dış dünya ile bağlantısını kesmesine. Bundan dolayı günlerdir aklını kurcayan soruyu hiç düşünmeden küçüğüne yöneltmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Noir Blanc | Taekook
ActionTüm hayatı boyunca güce tapan Kim Taehyung bir anda hayatına giren ve durmadan etrafında tatlı tatlı dolaşıp duran Jeon Jungkook'a tapmaya başlamıştı. "Tu es trop bel mon petit." (Çok güzelsin küçüğüm.) "Je veux juste être ton bel." (Ben, sadece sen...