Hazır mıyız gençler!!!!!
Öyleyse kopalım...
Bu sefer biz değil satırlar konuşacak.
Satırlarda nefes alalım...
Barış ona uzattığım fotoğrafı ellerinin arasına almış, derin derin içler çekmişti. O kız ile ilgili bir şeyler anlatacak olmalıydı. Kimdi o? Bu fotoğraf burada bile bulunduğuna göre önemliydi. Barış fotograftaki kızı gösterdi."Bu... bu... Figan."
"Yani kim?"
"Burak çok severdi onu küçük kız kardeşi gibiydi o. Çilem onun için neyse o da o idi. Çocukken bir gün hep beraber oyun oynarken hıçkırık krizine girdi ve bu ona hep oluyordu. Biz bunun sadece korkudan ya da heycandan olduğunu düşünüyorduk ama değilmiş, yani o onun hastalığının tepkimeseymiş. Krizde boğulduğunu ispatlamak adına karşımızda defalarca çırpındı. Biz de hâlâ güldüğü için hıçkırıyor sanıyorduk... Değilmiş. Yer-"
Bu bir gülüşün ölüme gömülmesiydi.
İşte bazen ölüm de tatlı sayılabiliyordu...
Barış tavana baktı. Boğazına bir şey oturmuş gibiydi. Kalıntı? Nerede? Kalbinde. Gözlerinde oluşan yaşlar her an damlayacak gibiydiler. Zoraki aldığı nefesle devam etti. Hızlı ama bir o kadar yavaş nefesler almaya çalışıyordu. Göğüs kafesi titriyordu.
"Yere yığıldı o an ve hepimiz bir kayıp yaşadık. Birini kaybetmeyi hepimiz tatık. Burak hepimizden daha ağır hisseti o acıyı. O onu çok severdi. Hiç zarar gelsin istemezdi. O kayıptan sonra sevdiklerinin her an gideceğinin korkusu ile yaşama devam etti. Bütün sevdiklerine verebileceği her şeyi verdi. En başta sevgisini. Zaten Burak hep öyleydi. Çok seven taraf."
Barış sözleri bitince üstünü düzeltti ve battaniyenin içine gömüldü. Hâlâ atlatmış gibi görünmüyordu. Zaten bu durum da atlatılamazdı. Ölüm ağırlıklarla dolu bir hezeyandı. Selen, Barış' ı anlayarak odadan çıkmıştı. Selen'in yüreğine de bu acıdan bir parça kurulmuştu. Kendine ait not defterine, yani aklına bu konu için Burak'a sarılacağını yazdı. Artık ona göre sarılmak yaraya bir yarabandı yapıştırmak demekti. O halde yarabandı yapıştıralım... sana da yarabandı yapıştırmamı ister misin?
(Size her sarılmak istediğimde bu cümleyi kuracağım.)
Selen geri çekilse olmuyordu Burak'a çekilse olmuyordu. Her geçen gün bambaşka yaralar çıkıyordu ortaya. Selen'in yarabantları kendine bile yetmiyordu. Burak'a yetebilecek miydi?
~
Selen ve Burak'ın arasında anlaşılamayan bir mesafe vardı. Soğuk rüzgarlar ruhlarını işgal etmişti... Selen yaşadıkları son olayların etkisinden bir türlü kurtulamıyordu. Önce Burak sonrasında Barış... hiç bir şey tesadüf değildi. Selen'in içini sevdiklerini kaybetme korkusu kaplamıştı. Burak ile beraber konuşmaya eskisi kadar katılmıyordu. Burak bu mesafeyi göz ardı etmeyip, saygı duyuyordu. Ne kadar Selen'e yakın olamadığı için içten içe delirse dahi Selen'in yaşadıklarını sindiremediğinin de farkındaydı. Kıyamıyordu ona. Burak gizliden gizliye Selen'i kontrol etmekten de geri kalmıyordu. İyi olduğundan emin olmak için her şeyi yapıyordu. Çoğu zaman geceleri Selen'in penceresinin önüne tünüyor hem onu görürüm diye umutlanıyor hem de biri zarar vermeye kalkışırsa önden imha etmeyi düşünüyordu. Onlar ne zaman yanyana gelse iyi olduğu kadar kötü şeylerde yaşıyorlardı. Bu yaşanılanlar bir tür zehirli ama temiz bir havayı solumak gibiydi... İhtiyaç duyulduğu kadar öldürücü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARÇİÇEĞİM 1
RomanceBiz iki kırık şehirdik... Bir yapboz gibi tamamlanacağımız günü bekliyorduk. NARÇİÇEĞİM Selen ve Burak geçmişinden kurtulmaya çalışan iki insan. Çocuklukları parçalanmış. Bir kenara kırılıp atılmış. İki yıkık,kırık şehirler. İki yapboz parçası... Ge...