Giderek azalıyor dünyamız... belkide daha fazla artmak adına... hepimiz çok büyüdük. Özellikle de onları büyütüyorum ya... duygu karmaşası yaşıyorum. Tek onları da değil, sizleri de büyüttüm bu satırlarda. Çocukları büyümüş bir anne gibi hissediyorum. Dolu dolu...30. Bölüm bir final olsa da asla tam olarak bir veda olmayacak. 2 bölüm fazladan benim ve karakterlerin sizlere vedası olacak. Yolumuz çok uzun... Büyük ihtimalle özel bölüm olmaz verdiğimiz arada. Bir süre Narçiçeğim kitabı için dinlenip, 2. Kitapla tekrar dünyamızda olacağım. Zaten ben çok bekleyemem...
Dudakların ile buluşsun yaralı yerlerim...
Satırlarda nefes alalım...
Aşağıda olan bağrışmalara kulak kesilen Burak, oturduğu yerden doğrulmuş annesinin çığlığı ile hızla aşağı inmişti. Barış ne olduğunu anlamamış fakat Burak'ın arkasından o da aşağı inmeye koyulmuştu. Burak merdivenlerin sonuna geldiğinde sendelemişti. Kardeşi ağlayarak bacaklarına sarılıyordu. İçinden gelen bir ses kıyametin çanlarını çalıyordu.
Kardeşi bir kaç dakikanın içinde bir harabeye dönüşmüştü. Burak annesini yerden kaldırmış ve ne olduğunu soramadan Can'ı kucaklamıştı. Kardeşinin hareket edemediğini anlamıştı. Aşağı inerken de duyduğu yüksek sesler ise bunu doğrulamıştı. Tülin, Can'ı arabaya bindirir bindirmez oğlunun kafasını göğüs kafesine yaslamıştı. Bir anne çocuklarına zarar gelmesini daha ne kadar kaldırabilirdi. Daha fazla korkmaması için çabalıyordu. Viral tüm olanları duymuş ama aşağı inememişti. O en sevdiği insan tarafından sobelenen bir suçluydu. Yüzü kızarmaz sanıyordu... ta ki Can'ın gözündeki hayal kırıklığına rastlayana kadar...
Hastaneye gelir gelmez sedyeye kardeşini Burak yatırmış ve elini sıkı sıkıya tutmuştu tıpkı annesi doğum için geldiğinde ki gibi. O zaman da Viral yoktu. Kendi canından olana da adil davranmıyordu. Bu nasıl bir kumarbazdı? Can acil servis kapısının aralanan kapılarından girerken etrafa korku dolu bakışlar atıyordu. Bacakları çalışmayı bırakmıştı. Bir daha yürüyememekten çok korkuyordu. BU korkusunun yanı sıra babasının da gerçek yüzünü görmüştü. Bir günde iki felaket bedenini yorgun düşürmüştü. Bildiği her şey yalandı. Belki de ablası ve abisi... onlar gerçekten kardeşi değil miydi? Kardeşlik bir kan bağına mı bağlıydı? Onlar büyütmemiş miydi bu küçük ruhu? Evden kaçıp kaçıp evlerinin az ilerisindeki parka giderlerdi çocukken... O anılar mıydı sahtelikle üstü örtülen? Aile mutlulukları... O zaten hepsinin diline yapışmış mide bulandıran bir lekeydi. Çıkarmak istedikleri ama çıkmayan....
Can gözlerini sıkı sıkı kapatmış etraf ile bağlantısını tamamen koparmıştı. İçindeki acı onu uykuya itiyordu. O acıdan her kaçtığında uykuya sığınanlarımızdandı... uyku onu pençeleri ile sıkıştırmıştı. Avını yakaladığı gibi onun üzerine kapanmıştı. Belkide az önce kanına karışan sakinleştirici onu bu halin içerisine itmişti. Uykunun sıcak kolları onu yanıltarak bir yalancı gibi sarmalamıştı.
Can dışarda oluşan depremin altında gözlerini kapayarak kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARÇİÇEĞİM 1
RomanceBiz iki kırık şehirdik... Bir yapboz gibi tamamlanacağımız günü bekliyorduk. NARÇİÇEĞİM Selen ve Burak geçmişinden kurtulmaya çalışan iki insan. Çocuklukları parçalanmış. Bir kenara kırılıp atılmış. İki yıkık,kırık şehirler. İki yapboz parçası... Ge...