Artık her şey daha çok netleşiyor ve netleşerek ilerliyoruz. Ya da daha çok karşıyoruz ama sonunda sonuçlara varıyoruz.
Satırlarda nefes alalım...
Selen eve geldiğinde hiç kimseyle görüşmeden odasına çıktı. Hayatının her gün değişmesi onu çok fazla sarsıyordu. Bir tarafı engel olmak isterken bir tarafı bu yeniliğe engel olmak istemiyordu. Aklındaki düşüncelerden sıyrılmasını telefona gelen mesaj böldü. Barış'ın kurduğu gruptan gelmişti. Bu çocuk gerçekten deliydi... Toplumun içindeki "Delilik" diye kalıplaştırdığımız kelime kimine göre saçma haraketler yapmak olsa dahi bir yandan deli olmak güzeldi. Farklılık katmak, olduğun gibi davranmak, istediğin bir çok şeyi sadece kendine göre belirlemek güzeldi. Mantıklı düşünmek ana maddedir fakat sınırları aşıp o delilik simgesini de tatmak gerekirdi. Barış bunu çok fazla yapsada deli olmak onun doğasında vardı. Barış'ın içinden geldiği gibi davranması o içtenliği harkürardaydı... Gerektiğinde gayet mantıklı biri olabiliyordu. Hem sadece mantıksız insanlar deli olmaz diye bir kural yoktu. Mantıklı insanlar da deli olabilirdi... Selen kendi sınırlarını aşamadığı için şu an Barış ona garip geliyordu. Zaten bir çoğumuza bilmediğiniz anlamadığımız çoğu şey başta garip gelir. Bir şeyi anlamaya başladığımızda o gariplik diye adlandırdığımız perde ortadan kalkı verir. Selen'in bir gün deli olup sınırları aşmak isteği ise göz önüne geleceği muamaydı. Selen kendine itiraf etmek istemesede bu ortamın sıcaklığı ona iyi gelmişti. Zaten istemese hiç kimseyi dinlemez, burnunun dikine giderdi.
Barış kurduğu gurubun ismini Kırmızı bereliler olarak adlandırmıştı. Selen telefon ekranına tuhaf bakışlar atarken, Barış grubu mesajları ile dolduruyordu.
Barış: Niye bakmıyorsunuzzzzzz!
Barış: Ben burada ağaç mıyımda siz mesajlara bakmıyorsunuz?
Barış: Doğa dostları yağmalamayın beni. Ben doğaya aşığım sakin...
Barış: Minak kalbim pıt.
Barış: Burakkkkkkk kanka sende mi be bürütüs...
Barış: Bakın sizi aramam sormam birdahaaaa yalvarsanız bile bana.
Barış: 7. Mesaj oldu. Hâlâ mı yoksunuz?
Selen telefonu komidine bıraktı. Bir duş alıp, bu günün yorgunluğunu atmayı planlıyordu. Banyayo girdi, suyu ayarladı, üstünü çıkardı ve duşa kabinin içine girdi. Su teninden akıp yolunu buluyordu. Selen bir süre suya odaklandı. O da su gibi akıp gidecek miydi? Yoksa direnip zorluk mu çıkaracaktı? Zoru severdi ama o bir tarafı içindeki sıkış tepiş olan yanından bir parça hem kendine hem olacaklara yer açmak için çabalıyordu. Aynı zamanda o taraf, "Selen zorlama bırak kendini, sıkma." Diyordu. Zaman demişti kendine. Zaman her şeye zaman... Zaman içinde çok yavaşlıyordu sanki. Giderek her şeyin olması için yavaş akıyordu. Ya bir anda hızlanırsa... Umarım olmazdı. Yavaşa alışması kolay olmuyordu. Hızlı olursa zorlanmanın etkisiyle ters teperdi ve bu korkutucu idi. Küçük kız kendini kapattığı hâttâ istesede çıkamadığı köşeden sıyrılıp, Güneş'i merak ediyordu. Perdeleri bir anda olmasada yavaş yavaş açmak istiyordu. Belki de perdeleri açılmıştı oyun çoktan başlamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARÇİÇEĞİM 1
RomanceBiz iki kırık şehirdik... Bir yapboz gibi tamamlanacağımız günü bekliyorduk. NARÇİÇEĞİM Selen ve Burak geçmişinden kurtulmaya çalışan iki insan. Çocuklukları parçalanmış. Bir kenara kırılıp atılmış. İki yıkık,kırık şehirler. İki yapboz parçası... Ge...