Vahşetler mabedi

10 3 0
                                    

Bu kitabın ilk bitişi bile beni bu kadar sarsarken seri tamamlandığında kim bilir ne halde olacağım. Heralde beni hastanelerden toplarsınız... Zamanımız giderek azalıyor yetiştiniz mi?

Satırlarda nefes alalım...

Burak Akal

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Burak Akal...

Sevdiğim kadın kalbime zehirli toprağını karıştırmış ve beni yerle bir etmişti. Ben acıdan çığlık attığım gecelerde bile canımın bu denli yandığımı hissetmemiştim. Bana olanları anlatmayıp, benim aldanmamı sağlamıştı. Susmuştu... susmak en az yalan kadar batırır tene iğnelerini. O bir katilin izinden sürüklemişti. Ne farkı kalmıştı ki şimdi onlardan? Ruhuma kastedenlerden ne farkın var!

Onun evinin önündeyim. Günlerdir görüşmüyorduk. Ondan arkama bakmadan kaçıyordum. Affetmekten ve kendime haksızlık etmekten korkuyordum. Sesini ve yüzünü görmeyeli tam tamına 2 hafta oluyordu. Her gece evinin olduğu sokağa geliyor onun penceresine çıkmasını ve bir kaç dakika yüzünü görmeyi bekliyordum. Aşkım öyle büyüktü ki dayanamıyor kendimi yine burada buluyordum. Son zamanlarda anlamsız kalp ağrılarım çoğalmıştı. O nasıl kendini bir çok şeyden mahrum ediyorsa bende sağlığımı ihmal ediyordum. Geçen hafta ateşler içinde yanmış yine de hastaneye gitmemiştim. Ona çektirdiğim acının bin katını kendime benliğimi yok sayarak çektiriyordum. Affetmeyi istiyor ama kalbimde açılan yarıkları kapatmaya gücüm yetmiyordu.

Bir iğne var elinde birde sayamadığım kadar yarık... yarıkları dikmen için dizlerinin dibinde uzanıyorum. Kör bir iğne seçmişim. Ellerinde dahi tutamadın. Yarıklar olduğundan daha derin artık o iğnenin ucu yaralarımı deşti...

Bugün balkona çıkmamakta kararlı olmalıydı. 2 saattir ayakta dikiliyor onun balkona çıkmasını bekliyordum. Pes ederek pantolonumu çekiştirmiş arabama binmiştim. Oturduğum ilk anda balkonda belirmişti. Göz altlarındaki morlukları saklayamıyordu. Okulda hep onu izliyordum. Eski halinden de beterdi. Soğuk yüz ifadesinden başka haftalardır bir şey görmüyordum. Göğsümü yumuşatan gülümsemesi yoktu. Dik duruşundan ödün vermiyordu. Ona rağmen ona neler olduğunu tahmin edebiliyordum. Selen balkonun soğuk demirlerine yaslanmış bir hiçliği izliyordu. Etrafında olanlar onu zerre ilgilendirmiyordu. Sokaktan gözlerinin önünden bir çift geçti ardından bir kedi mırladı... güneş battı. Bakmadı. Öyle ruhsuzca yaşamına devam ediyordu ki. Kendini savmıştı. Bunu sadece bir kaç kişi dışında kimse fark etmiyordu. Onun taktığı maskelerle aldanıyorlardı. Öyle güzel sergiliyordu ki sahnede kendini kimse hiç bir şey anlayamıyordu. Yüzü bitkinliğini vurgularcasına çöktüğünün emarelerini ortaya seriyordu. Kurumuş göz yaşı lekeleri, tenime sıcak bir demir değmişçesine içimi sızlatmıştı.

"Sevgilim..."

Dudaklarının arasından çıkan sözcüğü duymam ile arabanın koltuğunda gerilemiştim. Beni görüyor olamazdı. Kendi kendine konuşuyor olmalıydı. Kendine fısıldıyordu. Selen ellerini boğazına sararak boğulduğunu yineliyordu. Nefeslerini boğucu hava müsaade ettiği kadar kesik kesik alıyordu. Yüreğimde beni çırpındıran bu ağrı onun boğazını sıkan ellere dönüşmüştü. Bir katil olmak için topa tüfeğe ihtiyaç duymazsınız o insanı yokluğunuz ile de öldürebilirsiniz.

 NARÇİÇEĞİM 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin