Biz iki kırık şehirdik...
Bir yapboz gibi tamamlanacağımız günü bekliyorduk.
NARÇİÇEĞİM
Selen ve Burak geçmişinden kurtulmaya çalışan iki insan. Çocuklukları parçalanmış. Bir kenara kırılıp atılmış. İki yıkık,kırık şehirler. İki yapboz parçası... Ge...
Narçiçeğim benim içinde her gün daha çok gelişerek ilerliyor. Hayatımdaki bir çok an hikayeye oldukça yardımcı oluyor. Narçiçeğim sizin için ne zaman narçiçeği olursa sizde işte o zaman ona adapte olacaksınız. Bunu ne zaman farkedeceğiniz ise sizde saklı. Yolunuzu narçiçekleri bezesin. Hayatlarınızda kafanızı kaldırıp, satırlara gözleriniz ilişince bir an bile duygu değişimi yaşayıp bunu kendinize göre seçtiğiniz şeylere göre iyiye yoruyorsanız, içten bir şekilde teşekkür eder ve size bir şeyler katmak için elimden geleni ve fazlasını yapmaya gayret edeceğim. Okuyan ruhların hepsini hissedemesemde orada bir yerlerde olduklarını biliyorum ve bu bana iyi geliyor. Bu ruhların çoğalması ve ruhlara iyi gelmek en büyük arzum. Ben bu yolda yolu yavaş yavaş yürüyorum. Yol sonsuz gözüküyor. Görülebilenecek bir sonsuzluk... Benimle yürüyecek insanlar; Yolumuz hep açık olsun. Karanlıkta olsak dahi açık olsun. Karanlığın bile bir ışığı vardır. Kendimiz, aydınlatır yolu. Biz parlatırız kendimizi. Sahne önünde değil aynı zamanda sahne arkasında da. Sahne arkamız en içimizdir.Sahne arkasında kendiniz için parlak olmanız dileğimle. :)♡
Satırlarda nefes alalım...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Selen bahçeden taşları dahi kül edecek ateşi ile ayrıldı. Selen o an bir şey düşünmek istemiyordu. Bedeni sanki kendiliğinden harekat ediyordu. Fiziken çalışır bir biçimdeydi fakat akilen değil. Yere sertçe attığı adımları onda acı hissi uyandırmadı. Tek hissettiği şu an içinde her şeyden önde olan garip, isimlendiremediği duyguydu. Selen hızından ve ona çoğunlukla hakim olan hissizliğinden, arkasından gelen Burak'tan bir hayli habersizdi. O duygu gözünü kör etmiş hâttâ tüm bedenini ve duyularını da kör etmişti. Burak, Selen'e seslenmek istemiyordu. Zaten haber vermediği ve gittiği için ulaşılmak istemediği açıkça belliydi. Burak, Selen için çokça endişelenmişti. Hızlıca çıktığını görünce korkmuş ve onu takip etmişti. Çıkarken ne yapacağını bilmiyordu. Şimdi ise kafasında nasıl yardımcı olacağını oluşturmuştu. Konuşacaktı. Zaten başka nasıl yardımcı olabilirdi. Aklına gelen şu anlık buydu. Ona ne olduğunu az çok tahmin ediyor bu da korkusunu tetikliyordu. İçinde son derece sakin olması gerektiğini vurguluyordu. Ona endişeli bir biçimde yardımcı olamazdı. Onun için çırpınışını diretecekti. Her şeye dil ile beraber demeselerde, buldukları dil hissedilen beraberliğe dair bir sözdü. Savaşçılar savaşmaya adanmışken geri adım atamazlardı. Burak var gücüyle koşarak, Selen'e dokundu. Kendine ait bir dilleri dahi oluşsada herkesin dili ile de konuşmaya ihtiyaçları vardı. Konuşmasını bilirsek, bir çok şeyi gün yüzüne çıkarabiliriz. Önce konuşmayı göz önüne alın. Selen, Burak'ın dokunuşundan irkilmedi. Onun dokunuşunu beyni kavramış ve artık diğer dokunuşlardan ayırt edebiliyordu. Doğrusu ondan başka kimse de kolay kolay dokunamıyordu. Bu bilgide o olduğunu hissetmesinde ön ayak olmuştu.