Bölüm 4

1K 55 10
                                    

Şimdi gelelim şu fasulye meselesine

Bekliyorum, bekliyorum beklemekler yetmiyor. Çok sayın Tolga bey beş dakika diye gitti, on beş dakika oldu gelemedi.
Kibarlık olsun diye bekledim ama yok olmayacak. Karnım zil çalıyor birazdan içimde mezdeke şenliği başlayacak.
Sonunda geldi. Üzerini düzeltip oturdu masaya eliyle bir işaret yaptı garsonu çağırdı. İkimiz içinde levrek söyledi.

Ben ağzı var dili yok bir tipe mi benziyorum dışarıdan. Hooov ben de burdayım! Fikrimi, ne isteğimi sorsana be adam! Zaten sevmiyorum balık falan, geldiği gibi geri gider.

"Şimdi baştan konuşmak gerekirse."

Neyi baştan konuşacağız birader? İnsan bi bakar, gülümser, iyi izlenim yaratmaya çalışır. Yok yani hiç olmadı kendini tanıtır. Bodoslama dalınır mı hiç böyle bir şeye? Zaten gönlüm yok orası ayrı ama yine de şu geçireceğim bir saati güzel değerlendirmemi sağla.

"Benim niyetim ciddi, öyle gönül eğleyecek yaşları çoktan geçtik bence." Öyle bir imayla kuruyor ki cümlesini sanırsın daha önce adamı terk ettim.

Ay olur mu Tolgiş ya? Oynamazsan küserim bak! Kır kalbimi, al avucuna mıncıkla. Vur duvardan duvara aşkımı önce yıldızlara yaz sonra beni çöp poşeti gibi sokağa at. Geri zekâlı!

"Ben sinirli bir adamım, huyuma giden birini istiyorum. Tersim birazda. Anlaşılması zor biriyim. Aslına bakarsan birçok insanın hayalindeki kişiyim." Burada kasılıyor ve göğsünü kabartıyor.
"Hayatımdaki kişi her şeyi bana danışmalı. Misal veriyorum kıyafet, ayakkabı, çanta hemen hemen her konuda fikrim var. Yapacağı yemekten tut, yıkayacağı çamaşıra kadar fikrimi alabilir."

Pardon da niye ben çamaşır yıkıyorum ya da yemek yapıyorum? Sen ne yapıyorsun bu sırada? Ha tamam ben hepsine okeyim de çamaşır yıkamak için neden senden fikir alıyorum? Deterjanın içindeki partikül müsün sen?
Aslan parçası biz zaten büyük bir ayrılığın parçası olmuşuz. Sen kim köpeksin pardon? Tamam yakışıklısın, iyi bir işin ve kariyerin var da bu ne ukalalık? Bu ne gereksizlik?

"Bazı prensiplerim var tabi daha çok kural aslında. Her akşam izleyeceğimiz diziyi ben seçerim. Arkadaş buluşmaları tek olmamalı mutlaka birlikte gidip gelmeliyiz. Birbirimizin aktivitelerine de katılmalıyız."

"Ben seni kızlarla pijama gecesine çağırdıysam sen de beni maça mı götüreceksin? Ya da ben bale kursuna gidiyorsam bana katılıp ben seninle boksa mı geleceğim?"

"Yani seni düşünürüz, ben bale yapmam, maça gitmekte biraz zor."

Tolgiş sana kötü bir haberim var, taş devri geçeli epey zaman oluyor. Sana söylemeyi unutmuşlar belli ki ama medeniyet bahçesinden gece geçmişsin galiba sen.

Ben sadece ne kadar saçmalayacak diye elimi çeneme dayayıp izliyorum masada.
Yine telefonu çaldı. Müsait değilsen gelmeseydin kardeşim.

"Evet, o sergiye katılmam lazım. Ne yaparsan yap, bileti bul!"

"Biliyorum parçalar pahalı ama müvekkilime hediye için almam lazım! İşini yap sana bu yüzden para ödüyorum."

Telefonu sertçe kapatıp masaya vurdu.

"Sergilere ilgilisin galiba?" Diye söz açtım konuyu değiştirmek için.

"Bilinmez diye bir kişi açıyor sergiyi, her parçası çok pahalı e dolayısıyla değerli."
Hangi yüzyılda yaşıyorsun sen ya? Pahalı diye değerlilik algısı kalkalı çok oldu.
"Müvekkillerimden biri hiç kaçırmaz sergileri ama bu defa katılamayacak. Ben de hediye almak istiyorum."

Ya çok düşüncelisinnnn. İyi de ne yapalım yani?

"Çok şık bir hareket."

"Çok şık ama bana binlerce liraya patlıyor! Sırf çok rica etti diye böyle bir işe kalkıştım. Ha bu arada ne diyorduk? Tamam hatırladım. Ben böyle biriyim, kurallarımın dışına çıkılmasını sevmem. Ha bir de bakımlı olmanı isterim. Saçın, makyajın, giyinişin her zaman kusursuz olmalı. Mesela pijamayla otururken ben sana dışarı çıkalım desem hemen hazır olacak kıvamda olmalısın."

Pırlantaların HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin