Bölüm 35

211 9 0
                                    

Seven sevdiğine şov yapsın.

Geçen yalnızca bir zaman dilimiydi. Saatler, günler geçiyordu fakat önemi yoktu. Üç buçuk yılı devirdiğimi sanıyorken başka yıllara kapı açtığımı bilemezdim. Bilseydim o kapıyı yine de açardım. Konu ben olunca kendime bile şaşırıyorum.
Bu süreçte yirmi iki paket kağıt mendil bitirdim. Gözyaşları, burun akıntısı ve tabii ki güneşe karşı olan hassasiyetimle yaptım bunu. Üzerimdeki pijamanın her yeri lekeli. Dışarıya, kafeye, sahile bile hep aynı pijama kombinimle katılıyorum.
Geçeceğini biliyorum zaten kötü olan bir zaman sonra geçeceğini bildiğin şeye şimdi bu kadar üzülüyor olmak.

Anneme göre pijama üzerime yapıştı. Arada kontrol ediyorum hâlâ tenimle birleşmemiş. Açlıktan üç kez baygınlık getirdim. Mutfağa girip kendi etrafımda dönüyor sonra odama kapanıyormuşum. Bana yemek yiyip kalkmışım gibi gelmişti oysa. Neyse ki babam doktordu da vitaminlerle çaresine baktı.
Bizimkiler hiç yalnız bırakmadılar beni aslında en çok kendimle kalmaya ihtiyacım vardı.
'Yeter artık üzme kendini'
'İlk defa sen mi kandırıldın?'
'Bu hayatta bir sana yalan söylenmedi!'
'Ha bir sen terk edildin sanki.'
'Bir de kalk istersen Leyda.'
Bizim evin melodisi bu cümlelerin dışına çıkamaz oldu. Bazen öyle daralıyorum ki 'Yeter Ulen!' diyerek bağırasım geliyor ama ben uyuyorum.
Resmen zorla uyandırılıp dışarıya kovuluyorum. Şimdi olduğu gibi mesela.
Fulya tepemde Mine önümde annem kapıda terlikle. Hepsinin tek gayesi beni evden çıkarmak.
Salın kardeşim beni! Bırakın biraz acımı yaşayayım! Tamam siz haklısınız ilkleri ben yaşamadım sonda olmayacağım ama canımda mı yanmasın?
"Gözyaşın kurudu be kızım. Kalk bir silkelen kendine gel!"
Annem ben seni anlıyorum da sen neden beni anlamıyorsun?
"Gına bile bizim eve geldi sen kendine gelemedin." Fulya kolumdan çekiştiriyor diğer yandan Mine kafamı itekliyor.
"Ay biz bundan hayır bekliyoruz farkında mısınız? Biz bunu antifriz şişesiyle yakaladık geçen gün. Bence buraya kapatmak en ideal çözüm."

Sizi ne kadar alakadar ediyor bu? Herkes benden her şeyi bekler olmuş. Ben bunların gözünde nasıl canlanıyorum acaba? Yürüyecek hâlde değildim arabayı kullanacaktım. İşaret görünce de aldım elime antifrizi tam kaputa yaklaşıyorum Mine bağırıyor.
"Sakınnnn! Yapmaaaağğğğ! Kendine kıymaağğğ!"
Ne oluyor demeye kalmadan koştu geldi elimdeki şişeyi alıp attı. Sanırsın dizi çekiyoruz öyle bir aksiyon.
"Deli misin sen? Ne diye attın şişeyi?"
Yapıştı zaten koala gibi çekilmiyorda üzerimden.
"Sen çok gençsin, güzelsin bırak o kaybetti. Bu hayat için değmez."
"Mine, ben değil ama sen kesinlikle gitmelisin. Mümkünse dünya dışına."
Zorlukla sıyrıldım kollarımdan geri döndüm eve. Sadece hava alıp gelecektim ama zehir olmuştu işte bir tane çok bilmiş yüzünden. Şimdi de kendi aptallığını örtmek için beni öne sürüyor.
"Bana sakın o şeyi içtiğini söyleme Leyda."
Al işte yine yeniden başlıyoruz. Ya ben dışarıdan bakınca gözlerinde antifriz işareti bulunan biri miyim? Aynen içtim kafası da çok güzeldi. Hayır yani ne bu tantana? Herkes her şeyi bekler olmuş benden.

Umursamadan kalktım yerimden daha fazla tahammül edemeyecektim. Mine ve Fulya üzerime çullanarak bu gece için tüm sorumlulukları üstlendiklerini söyledikler. Benim de korktuğum bu zaten. İkisinin toplasan bir sorumluluğu çıkmaz.
Akıllarındaki kombin planını söyleyince afallamaman anormal kalırdı. Birinin söylediği diğerine halay çektirecek cinsten garipti. Sonucunda üzerimde pul payetli bir bluz altımda siyah eşofman ayağımda kırmızı rugan stilettolarla kaldım. Saçımın bir tarafı örgülü diğer tarafı maşalıydı.
Asıl hata bendeydi bu ikisinin eline kendimi nasıl emanet ettiysem!
Aynada kendi görüntüme küfürler yağdırdıktan sonra odadan kovdum ve şort tişört kombinimle çıktım.
Evden çıktığımızda caddeye kadar yürüdük, ben sahil tarafına yönelirken kolumdan tutularak zorla taksiye bindirildim clubun tabelasını görünceye dek anlamadım nereye gittiğimizi.
Kafamın içinde kazan var ve içinde türlü yapılıyorken buraya gelmem daha da kötü olacak diyerek indiğimiz an kaçma girişimin de bulunsam da başarılı olamadım. Ayaklarında topuklu varken bile aşırı hızlı hareket ediyorlardı. Bu durum beni ürkütüyor. İçeriye girdiğimizde parlak ışıklar gözlerimi almıştı. Sakin bir sahil akşamı dilerken gümbür gümbür müziğin içine düşmekte benim şansım olsun.
Herkes bir yana dağıldı ben ve yalnızlığım bar taburesinde yerimizi aldık.
"Amanın da amanın kimleri görüyorum kimleri."
Fırat yanıma gelirken elindeki bira şişesiyle sallanıyordu. Madem ağzınla beceremiyorsun bu işi hiç girme o topa be kardeşim. Baygın gözleri, sarsak yürüyüşüyle sarhoşluğunu haykırıyordu adeta.
Ben kendime bir bardak süt söylemiştim. İlla ki alkol mü gerekiyor? Sevmiyorum tadını kendime eziyet ediyormuşum gibi hissediyorum. Barmen'e süt istediğimi söyleyince kahkaha atmıştı. Keşke arkamdan yapsaydı bu işi yüzüme yüzüme gülünce bu tuhaf oldum.
'Burası bar çay bahçesi değil.' Demişti alaycı bir tavırla.
"Tüh bak ben ahırda sanmıştım kendimi." Diyerek karşılık verdiğim de aldırış etmedi.
"İçtiği ilk iki yudumda sarhoş olan biri olduğumu ve buradaki en büyük marazı çıkaracağımı bilseydin muhtemelen bana süt değil inek getirirdin." Adamda nasıl bir etki bıraktıysam birini çağırıp hemen süt aldırdı.
"Bakıyorum da alemlere çıkmışız. Cukka cukka dıptıs dıptıs."
Bazı insanların sarhoşluğu böyle çekilmez sersem olurlar ya bence o insan direkt Fırat. Kafasını taşıyamıyor ama çenesi aşağılara sarkıyor.
"Aynen ben hep elimde sütle akarım alemlere."
Karşıma geçip oturdu tabii oturacağı yeri bulması üç dakikasını aldı.
"Aşk!" Haykırdı. "Beni de, seni de yakan bu şey aşk!"
"Seninki içkiden kaynaklı da olabilir."
"Bak o çok mutlu. Onun mutluluğunu bölemem."
İleride dans eden Fulya'ya baktığımda kalbim sızladı. Sahiden mutlu gibi gözüküyordu, eğleniyor dünya umrunda değilmiş gibi davranıyordu. Gözümün önünde Fırat ise perişanlıktan yakınır haldeydi.
"Ben bu işi halledicem zaten ben batırdım."
Kalabalıktan sıyrılarak gözüme en samimi gelen kadının yanına yaklaştım. Biraz durumdan bahsedince tüm sevecenliğiyle kabul etti. Birlikte tekrar bara ulaştık, Fırat'la tanıştılar. Asıl mesele Fulya'da bitiyordu. Üst üste binen kalabalığı tekrar aşmak biraz zor olsa da başarmıştım.
"Fulya bir şey söyleyeceğim."
"Söyle fıstık ama çok uzun olmasın."
"Fırat'ın yanında çok güzel bir kadın var. Bence gidip müdahale etmelisin." Dansını biraz yavaşlatarak ileriye doğru baktı sonra omuzlarını silkti.
"Ne yapabilirim? Adamın aşk hayatına mı karışayım? Herkes istediğini yapar."
"Ciddi değilsin bence olmamalısın."
Aldırış etmeden dans etmeye devam etti tüm hızıyla. Kalbim buruk duygularım incinmiş bir şekilde tekrar dönmek zorunda kaldım. Oysa çok emindim duygularının karşılıklı olduğundan. Madem bu kadar emindin kendi meseleni niye çözemedin? İçimdeki ses illa ki bana laf sokacak yoksa rahat etmez.
"Umrunda bile değil." Dedi Fırat kırgın bir sesle. Önündeki yarım biranın tamamını içti. Yanımıza çağırdığım Melda ise uzanıp peçeteyle dudaklarını sildi.
"Yani pek duymamış olabilir ses yüzünden."
"Ah benim güzel kalpli Ablam. Senin düşünmen yeter." Gülümsüyordu fakat acısını örtmek istediğini çok iyi anlıyordum.
Hepimiz müziğin ahengine kapılmışken Melda ile Fırat anlaşmaya başlamıştı. Aniden üzerimde hissettiğim ıslaklık ile donup kaldım. Üzerim beyazlarla kaplanmıştı ve ben en son düğünümde bu kadar beyazdım.
Bir an için altıma kaçırdığımı düşündüm. Melda ve Fırat'ta aynı konumdaydı hepimiz aynı anda yapmış olamazdık. Tavan kapalı olmasaydı eğer yağmur yağdığını düşünecektim. Karşımızda elindeki hortumla Fulya'yı görene kadar ne olduğunu anlayamadık.
"O adamı ben seviyorum!" Bu haykırış bu beklenen itiraf ve bu köpük hortumu! Madem seviyorsun çık açık açık söyle kardeşim şov yapmanın ne alemi var?
Biliyordum! Bir aşk kokusu almıştım zaten şimdi bir de köpük kokusu eklendi.
Bir günüm de normal geçse şaşarım diyeceğim de, neyse!

Pırlantaların HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin