Bölüm 18

473 22 0
                                    

Aşk varsa ben de varım

Hevesle başladığım her işin sonunda kursak denilen bölgede bir hayal kırıklığı kalıyor.
Bazen bazı şeyler olmuyor işte. Kuşların uçması, balıkların yüzmesi, benim sevdiğime kavuşmam lazım.
Benim dünyam aşk üzerine mi dönüyor? Evet. Kendime başka sorum yok yeter ki sorun olmasın diyorum ve hastanede serum tutuyorum.

Bizi gözetlerken nasıl olduğunu kendi de açıklayamadığı şekilde sarmaşığa dolanan Mine, kurtulmaya çalışırken poposunun üzerine düşmüş. Çıkan sesi silikon patlaması sanmış -kendisinin silikonu yok- yoğun ısrarımız üzerine sonunda ikna oldu. Sadece ayağını burkmuş lakin kimseye rahat vermediği ve ağrıdan duramadığını söylediği için serum taktılar.

Elli tane falan fotoğraf çekti bu arada. Eski sevgili ve flörtü olmak üzere yirmi kişiyle de paylaştı bunu. Her birine de ayrı bir yalan uydurmuş. Biri çıkıp hastaneye gelse tüy dikeceğiz üzerine tam olacak.

"Minecim serumun bitti, doktorlar da iyi olduğunu söylüyor acaba gitsek mi artık?"

"Gidemem." Yüzünü buruşturup sevimli gülümsemesini takınıyor yüzüne.
"Galiba doktora aşık oldum."

"Birdahaki sefere bir yerini kırıp gelirsin uzun uzun görürsün doktoru." Diyerek en mükemmel tesellimi veriyorum.

"Saçmalamaaağğ! Nerede göreceğim onu birdaha? Az daha kalalım noluuurr."

Sakince yaklaşıyorum ve tatlı bir edayla saçlarını okşuyorum.
Yavaşça kulağına doğru eğilip "eğer kalkmamaya devam edersen sağlam kalan yerlerini de ben kırarım."

Her zaman işe yarar bu taktik çünkü ışık hızıyla toparlandı kendisi. Madem kalkacaktın kendi rızanla neden beni yoruyorsun fıstıklı lokumum?

Biz çıkıyoruz çıkmasına da arkada bir sürü kuyruk oluşmuş. En son birinin 'küpemi çıkaramıyorum' feryadı ile 'kafamın içinde biri var sürekli konuşuyor benimle' diyerek yakarmalarını dinliyoruz.

Siz ciddi misiniz gerçekten? Üst komşudan rica etsen çıkarır küpeni, iç papatya çayını ne ses kalır kafanda ne gürültü. Bu hayatı sevme şekli değil resmen insanları rahatsız etme biçimi. Gerçekten sabırlar diliyorum, benim başımda iki tane süslü var onlardan biliyorum.

Neyse ki eve ulaşabildik sonunda. Çınar kapıya kadar eşlik etti ve uçar gibi gitti. Yeni bir olayla burun buruna gelmek  istemediyse demek ki.

Eve geldik gelmesine de Mine hâlâ hastanede kalmış gibi. Ay kendini bir acındırmazlar, ölüyorum bitiyorum tükürüyorumlar havada uçuştu. Herkesin bir sınavı varsa eğer kabul ediyorum benim ki bu. Sen halasın hala! Az biraz toparlan kendine gel. Sanki ben senin halanım da nazını çekiyorum.

Herkes zaten onun başında ben de odama gidip kafamı dinleyeyim bari.
Ohh sonunda huzur, mutluluğun sesini açın. Giydim pijamalarımı, koydum başımı yastığa ve kapattım gözlerimi güzellik uykusuna.


Aralık pencereden içeriye kıkırdayarak giren damlalarla araladım gözlerimi. Odanın içine koskoca bir ormanı sığdırmışlar sanki.
Ciğerlerime dolan toprak kokusu, saçlarımı okşayan rüzgâr büyülüyor benliğimi.

Koşa koşa gittim elimi yüzümü yıkayıp altı açık çaydanlıktan sıcak su kaptım, yaptım kendime bir sabah kahvesi. Koşar adım tekrar odama döndüm, açtım perdeleri, aldım kitabımı huzurla yaslandım koltuğa.

"Leydaaaa! Kız Allah seni ne etmesin. Balkonda çamaşırlar ıslanıyor sen kahve derdindesin."

Sana da günaydın annelerin sabah neşesine bulanmış şekeri.
İki yüz kilometre hızla giden tren gibi koltuğu, odayı, eşiği, tavanı atlayarak balkona ulaşıyor ve çamaşırları toplamaya girişiyorum. Neden ben anne anlatsana biraz? Bu evde teyzemlerle beraber yaşarken, onların da çamaşırları burada seriliyken neden ben?
Sen, beni işine yaramam için mi evlendirmek istemiyorsun bak doğruyu söyle. İşine yaramadığımı düşününce de evlendirmek istiyorsun anladığım kadarıyla.

Pırlantaların HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin