Bölüm 25

252 14 0
                                    

Gün bile geçiyor benim başımdakiler neden kalıyor?

Kendimi lisede ve o zaman ki hayallerimle yaşıyor gibi hissetmem normal olmalı. En çok o zamanlar bu denli mutlu olmuştum. Zira bir işe karşı çıkanlar varsa onu daha çok yapası geliyor insanın. Mesela küçük çocuklara yapma dersen daha çok yapar, sus dersen daha çok ağlar. Aynısı gençlerde de geçerli, gençliği geçenlerde de. Genel olarak sınır sevmiyoruz biz galiba.

O sobaya değince elimiz yanacakmış öyle söylüyorlar. Değmeden nereden bilebilirim ki? Koşma düşeceksinle başlıyor her şey, her zaman ki gibi mi acıyacak yoksa daha mı az?
Denemeden bilemem, bilemeyiz. Hayatın kuralı bu. Önce zehri tatmalıyız ki şifanın kıymetini bilelim.

Bazen omlet yerken böyle konuşmalar yaparım kendime. Çok gerginim ve heyecandan tavayı yiyeceğim. Midem sürekli kasılıyor, bacaklarımda minik titreşimler oluyor.
Sabah eve sırılsıklam gelince herkes bana baktı uzunca.

"Yoldan geçerken denize düştüm." Dedim yalan söyleyerek.

Hiçbiri inanmanın yanından bile geçmedi. Benim sürekli gittiğim sahilin epey uzağından geçiyor yol. Neyse sonuçta gece boyu Çınar'la uyuyup dalgalarla ıslandığımı kimse bilmiyor. Herkes bize ayrılmamızı söylerken bu yaptığımız zaten risk almak.
Kimseyi ilgilendirmez de biz kimseyi kırmak istemiyoruz işte.

Kimseyi kırmayalım derken de minicik parçalara ayrıldık. Üzerimize basıp geçerler yine de, kimsenin aklına toplamak gelmez. Minicik tohumlardan çiçekler açıyorsa minicik kırıklardan da kocaman bir mutluluk doğar.

"Leyda'ya söyleyin yapsın."

Annem içeriden adımı bastırarak söylüyor, yanıma gelmeye tenezzül etmiyor. Kendi hayatım için sizin fikirlerinize karşı çıktığım için çok özür dilerim ya. Gelin siz yaşayın, ben köşede beklerim. Ben kimim ki? Sanki kendi hayatımda başrolüm yani yaptığım çok ayıp yani.

"Leydalım akşama misafir varmış kek yapacakmışsın."

"Benim kekim güzel olmuyor ki.."

Ya çok kabarıp taşıyor ya fırının kapağını erken açtığım için sönüyor. İki seçenekte de olmuyor. Kolun mu ağrıyacak anne iki yumurta kırıp çırpsan ne olur? Zaten sen bu sinirle aralarına beni de katıp köpürtürsün.

"Neyseee! BEN HALLEDERİM!"

Yüksek sesle konuşayım da duysun belki inadından vazgeçer. Annem acaba ne zaman hatırlatacak aynı kandan olduğumuz gibi aynı huydan olduğumuzu? Sen inatsan ben daha inadım, sen konuşursan ben daha çok konuşurum çünkü huy bu! Fişini bulup değiştirme imkanım yok üzgünüm.

"Ne o laflar öyle boy boy?"

Bak kek için gelmiyor ama laf dalaşına gelince hemen kapıda bitiyor. Aradığınız Leyda kalmamış siz istediğiniz huyu söyleyin ben gelince haber vereyim.

"Keki diyorum, hallederim."

"Sen beceremezsin. Hamur işine girince evde insan kalmıyor korkudan."

"Ben beceremem ama beceren insanlar var değil mi anne? Gidip ücretini ödeyim alıp geliyorsun."

"İyi o zaman, beceremediklerine sarmayı, dolmayı, poğaçayla pastayı da ekle."

"Kim geliyormuş akşama?" Diyerek konuyu çeviriyorum.

"Kendin davet ettiğin misafiri bilmiyor musun?"

"Muhtarla haber yollayıp köyü çağırmadım anne nereden bileyim."

"Kayınvaliden pardon eski cici annen."

Pırlantaların HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin