-New Orleans-

396 28 7
                                    

***

Scarlett Gwendolyn Harper...

Yolculuğa çıkmıştık. Bu kadar erken olmasını  beklemiyordum ancak olmuştu. Ailemi ikna etmek işin en zor kısmı olmuştu.

Gerçek ailem hakkında birşeyler aramama bozulmuşlardı ancak onlara güçlerimi geliştirmek için olduğunu söylemiştim. Kısmen doğruydu. Bir yanım ise beni bırakma sebeplerini merak ediyordu.

Ailem beni yetimhanede görmüş, diğer bebeklerden farklı olduğumu anlamışlar, onlar ile uyum içinde yaşayamayacağımı düşünüp beni evlat edinmişler. Annem bir kimyasala maruz kaldığı için çocuk sahibi olamıyormuş. Başta amaçları doğa üstü bir çocuk sahiplenmek değilmiş tabii.

Sonra beni gerçekten sevmişler.  Annem evde resim çizen bir kadındı. Babam iş adamıydı.

"Bana şu Katherine mevzusunu anlatmak ister misin?" Araba kullanan Stefan ile bir saatin sonunda ilk kez konuşuyordum. Yola çıktığımızdan bu yana kulağımda sesler baş gösteriyordu. En ufak sese tahammülüm olmayacağını düşündüğü için konuşmuyordu.

"Uzun hikaye. O kadar dayanabilir misin?" Ölüm perisi olmama ima yapsa da aslında anlatmak istemediğini görüyordum. Gözlerimi devirdim.

"Anlat lütfen. Fazla canımı sıkarsa seni durdururum."
Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı.

"Katherine Pierce, birebir olarak Elena ile aynı görünüyor. Bizi dönüştüren oydu. Beni telkin ediyordu. Aynı zamanda kardeşim ile birlikteydi. Onu telkin etmesine gerek yoktu. Damon ona sırıl sıklam aşıktı. Sonra babam onu öldürdü. Bende onu öldürdüm. Kardeşimi dönüşmeye zorladım. Bu yüzden aramız hala kötü. Kendimi kontrol edemiyordum. Karın deşen adını verdiğim bir canavara dönüşmüştüm." Hatırlamak istemiyormuş gibi yüzünü buruşturdu.

"Pekala...Yeter, anlatmak zorunda değilsin, acı çekiyor gibi duruyorsun." Edward Cullen iması yapmamak için zor durdum. Gözleri onun gibi kısılmıştı.

"Tamam." Sonra sustuk. New Orleans'ın tabelasını gördüğümüzde derin bir nefes aldım. Fransız mahallesi içinde çok fazla ölüm barındırıyordu. Yüzümü buruşturdum. Hadi ama! Yine mi aynı şey. Her şehir değiştirdiğimde böyle mi olacaktı. Bu ses çok düşman kazandırırdı ve ben düşman istemiyordum.

"Stefan durdur!" İçeride yaşanan ölüm beni çok korkuttu. Çığlık boğazımı yırtıyordu. Bir kaplan,  ya da ejderha, her neyse. Çıkmak için göğüs kafesimi parçalıyordu. Stefan'ın anlık gözleri değiştiğinde gerçekten de parçalandığını anladım. Boğazımın içi yırtılıyordu resmen.

Arabayı durdurduğunda kendimi dışarıya attım. Bu şehir vampirlerle ve kurt adamlarla doluydu. Hissediyordum. Burada çığlık atmak isteyeceğim son şeydi.

Başka çarem yoktu. Çığlık benden kurtulduğunda dizlerimin üzerine düştüm. Bu zamana kadar ki en güçlüsü olduğuna adım kadar emindim. Hatta öyle ki bir an çığlığın etrafa dalgalar yaydığını gördüm. Stefan çığlığın tersinde olmasına rağmen arabanın üzerine fırladı.

Ne ara arabadan çıkmıştı? Kan kokusunu alınca kendisini kontrol edememiş olmalı. Ölüm perisi olmasaydım şuan da bir ölü olacağımı bilmek korkunçtu.

Çığlık bir dakikadan fazladır devam ediyordu. Boğazım tekrar ve tekrar parçalanırken canım tarifsiz bir şekilde yanıyordu. Tüm ölülerin hıncını şimdi mi çıkarmak zorundayım yani!

Sonunda bittiğinde yorgunluktan yere yığıldım. Gözlerim kapanırken üzerime eğilen Stefan'ı zar zor seçtim. Umarım kendi ölümümün çığlığını atmak zorunda kalmazdım.

Banshee'nin Göz Yaşları -Mystic Falls'da Banshee-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin