Scarlet Gwendolyn Darach...
Bir insan kaç kez geri dönerdi? Ayrıldığı kişiye, umut verip yarı yolda bıraktığına. Hayatına? Ben sonuncusunu bir çok kez başarmıştım. Ölümsüzdüm. İnsanlar anılarda yaşadığı sürece ölümsüz olur derler ama bu doğru değildi. Ben unutulmuştum. Adımı şimdi kimse hatırlamazdı. Hatırlamadan önce Scarlett'a -kendime- gösterdiğim anıda ki kadın bile bin yıl önce yaşamıştı.
Sırf kendimi geri döndürebilmek için eski bir anıyı kullanmak zorunda kalmıştım. Unutulmak bana çok koymuştu. Etrafta herkesin içinde dolaşırken adımdan bir kez bile bahsetmeyen insanları izlemek çok zor gelmişti. Her ölüp dirilişimde daha güçlü hale gelmiştim. Öyle ki artık ölemeyecek kadar güçlendiğimde daha fazlasını istediğim için intihar etmiştim. Öncekilerden daha uzun sürmüştü dirilmem. Yüz yıllar boyunca beklemek zorunda kalmıştım.
Ancak değmişti. Daha güçlüydüm ve daha fazlasına ulaşamazdım. Kendimin bir üst kademesinin tanrı olduğunu biliyordum ve o ise onunla aynı mertebeye ulaşmamı kesinlikle istemiyordu. Benim aksim olan bir karakter ile geri dönmemi sağlamıştı. Geri dönmemi değil, o karakter ile dönmemi o sağlamıştı. İnsanlara sevgi duymamayı, acımasız olmayı ve rol yapmayı bana o öğretmişti. Benim ona benzediğimi söylemişti.
Yeri geldiğinde bir tanrı acımasız olmalıydı ama verdiği kişilik ters tepince beni daha uzun yıllara hapsetmişti. Onunla denk olmamı istemiyordu. Belki eskiden yalnızdı ve beni kendisine dost yapmak istemişti ama işe yaramamıştı. Şimdi beni kendisi yok etmek için çabalıyordu.
Bir gün amacım tanrı olmak olursa o zaman benden korksundu. Çünkü kafaya koyupta yapamayacağım bir şey yoktu. Sırf güçlü olmak uğruna ailemi harcamıştım. Kimsenin bana engel olmasına izin vermezdim. Ancak şimdilik Tanrı olarak kalabilirdi. Ona izin veriyordum. Benimle uğraştığı taktirde onunla yüz yüze gelmekten çekinmezdim.
"Oxulus Mempai..."
Mağara hiç karanlık ile yüz yüze gelmemiş gibi aydınlandı. Burayı özlemiştim. Tam kapasite ile buraya gelmek çok başkaydı, ruh olarak gelmek çok başkaydı. Elimi pürüzlü ve kuru duvarda gezdirdim. Normalde mağara gibi yerler rutubet ya da nem kapardı ama büyünün halledemeyeceği şey yoktu.
Mağarada yankı çıkaran ayak seslerim yavaşça kaybolurken bunun daha öncesinde yaptığım sessizlik büyüsünün etkisi olduğunu biliyordum. Sonuna vardığımda devasa çelik kapıyı gördüm. Kapı varlığımı hissettiğinde kendiliğinden açıldı. Gülümsedim ve içeriye girdim. Altın paralar piramitler halinde dizilmiş, parlıyordu. Sevgili yavrularımı gördüğüm için çok mutlu bir şekilde onlara koştum.
"Anneniz sizi çok özledi!" Kendimi altınların arasına attım. Sırtım ve dizlerim acımıştı ama mutluluk hormonlarım buna odaklanmamı engellemişti. Piramitler dağılırken altınların arasında uzandım.
Altınları daha yakın bir yere taşımam gerekiyordu. Sürekli buraya gelmek için bir vampir kullanamazdım. Bunu daha sonraya erteleyerek doğruldum ve mağaranın dışında yere bıraktığım çantayı çağırdım. Bir şeyler taşımak söz konusu olduğunda hâlâ çok tembeldim.
Çantanın öndeki küçük gözüne altınlar doldurduğumda iki avuç kadar anca vardı. Bu bana yeter de artardı bile. Altın her devirde pahalı bir madendi sonuçta. Bunları bozdurur ve bir malikane alırdım. Umuyordum ki altınlar eski olduğu için başıma sorunlar çıkmazdı. Katliamlar yapmayı özlediğim söylenemezdi.
Kasadan çıktığımda çelik kapı kapandı. Mağaranın sonuna kadar yürümek bile bana zor geldiğinde mızmızlanmaya başladım. Girişte yaptığım ışığı geri alıp karanlık mağaradan dışarıya çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Banshee'nin Göz Yaşları -Mystic Falls'da Banshee-
FantasiGüçlerini kontrol edemeyen bir Banshee tehlikelidir. Kontrol edene kadar hem kendisine hemde çevresine zarar verir. Ancak kontrol ettiğinde...ne kadar büyük bir güce ulaşacağını kimse bilemez. *** Uzun zaman sonra ilk kez yeni bir kurguya başlıyorum...