3| I'm the one

50 2 0
                                    

Medyadaki şarkıyı işaretlediğim yerden itibaren açabilirsiniz.

Üç ay sonra

"Hyunglarım, Yeosang ve Jongho ben çıkıyorum. Arabayla gideceğim gelmek isteyen varsa beş dakikaya gelsin." Deyip kafamı kaldırmadan hızlıca gitmiştim garaja.

Son günlerde kafamı karıştıran bir sürü soru vardı üstüne üstlük görevin ikinci kısmına da geçmiştik ve zaman gittikçe azalıyordu.

Arabayı açıp bindiğimde en son arabada San hyung ile yaşadıklarımız aklıma gelmişti. Ve hayır hiç hoş şeyler değildi. Beni azarlamıştı ama kızmasını sağlayacak bir şey yapmadığımdan emindim. Ayrıca bu üç ay içinde benden kaçtığını da hissetmiştim. Ya da ben kaçıyordum, Yeosang'ın dediğine göre. Her kim kaçıyor olursa olsun artık sıkılmıştım bu durumdan. Hem benden uzak durup hem de gelip beni azarlıyordu.

Tabii ki bu üç ay içerisinde çok şey yaşamıştık. Mingi Hyung ve Yunho hyung sevgili olduklarını söylemişlerdi ve artık aynı odada kalıyorlardı. Eh gerisi sizin hayal gücünüz. Jongho, Seonghwa hyung ve Hongjoong hyungu basmıştı ve bundan hiç memnun değildi.

Yani kim isterdi ki yorgun argın eve gelip dinlenmeyi hayal ederken kapının girişinden hyunglarının en özel anlarını görmek. Bir hafta boyunca atlatamamıştı travmayı.

Aklımdaki sorularsa daha beterdi. Sanki beynimin içinde sadece üç Wooyoung vardı da beni kenara sokuşturmuşlardı hepsi de aklımdan çıkmayan ismin harflerini tutuyordu ellerinde ve herhangi bir zamanda, bir araya gelip o ismin ait olduğu kişiyi çiziyorlardı beynimin her noktasına. Yeosang ile konuştuğumda ve o ismin sahibi ile olan anılarımı anlattığımda ikimizin de birbirinden hoşlandığını ama kendimizi geri çektiğimizi söylemişti. Ben buna inanmıyordum.

Evet ben açısından doğru olabilirdi ama ben sadece beğeniyordum onu herkes herkesi beğenebilirdi ama değil mi?

Ayrıca biri birini seviyorsa, o da Jongho ve kendisiydi ama görmezden gelmeyi seçen taraf da oydu. Jongho, Yeosang'ın etrafında pervane oluyordu ve her ne kadar Yeosang güçlü ve kendini koruyabilen bir insan olsa da herhangi bir sorun olur diye asla yanından ayrılmıyordu. Ancak bunu ne Yeosang'a ne de Jongho'ya anlatabiliyorduk.

San hyung ise- of ne ne san hyungu, sağa bakıyorum San hyung, sola bakıyorum San hyung yetti artık. Arabayı çalıştırmıştım gelen yoktu madem gidebilirdim daha fazla boş boş dursam kafayı yerdim herhalde. Gidecekken yan kapı açılmış ve içeri San hyung girmişti. Üstünde basit herkesin giydiği bir takım vardı ancak kimse onun taşıdığı şekilde taşıyamazdı bunu. Çok yakışmıştı ona. Boğazını temizleyip:

"Wooyoung-ah, dersin erken değil bugün senin neden çıktın erken?" Diye sormuştu. 'Evde daraldım' diyemeyecektim.

"Immm şey erken çıkmak istedim sonraya kalınca sıcacık evimizden ayrılmak istemiyorum." Demiştim.

"Ayrıca senin de dersin yok ki hyung." Arabayı garajdan çıkartmış ve yola koyulmuştum.

"Aslında ben seninle konuşmak için arkandan geldim, bugün derslerim iptal oldu zaten."

Hı hı deyip önüme dönmüştüm ama dediklerini anlayınca hızlıca kafamı ona doğru çevirmiştim ki yine kafamı yoldan ayırmamam gerektiğine dair bir azar yemiştim.

Kafamı çevirmeden "ne konuşacağız ki hyung." Demiştim, eh gerilmiştim açıkçası çünkü Yeosang bir konuda haklı olabilirdi o da benim hyungdan kaçtığım.

Belki ucundan azıcık hoşlanıyor da olabilirdim ama bunu bilen üç kişi -beynimdeki wooyounglar- bana yetiyordu.

"Gideceğimiz yerde konuşuruz." Dedi. Ha iyi tamam mı dememi bekliyordun be adam baş başa bir yere gidecektik. Kafamı sallamıştım

Utopia ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin