7| All About You

37 2 0
                                    

Woo's pov

Hakkında adı ve sanı dışında pek de bir şey bilmediğimi fark etmiştim. Heyecandan bir sürü soru gelmişti aklıma ama beklemeliydim San'ın sorusunu, sakince gözlerini kırpıştırdı:

"Korkuların neler?" Demişti San. "Ah, demek böyle sorular şey öyle çok bir korkum yok. Ama böceklerden korkuyorum. Bir de sevdiğim kişileri kaybetmekten." Dedim. Gülümsemişti. Elleriyle ellerimi sıkmıştı. Ben ise içimde bir titreme hissetmiştim. Sorduğu soruyu ben de merak etmiştim. 'Sen peki' diyerek sordum. Ellerinden birini ensesine atmıştı.

"Ah, gülme sakın uyarıyorum şimdiden, yüksekten korkuyorum." Demişti son cümlesini hızlıca söyleyerek.

Gülme isteği gelmişti zar zor bastırmak için yanaklarımı sıkmıştım. Ama pek işe yaramamış olacakki 'pfftt' diye bir ses çıkmıştı yanaklarımdan. Sonra ise tutamamıştım ve gülmüştüm.

"Yah! Jung Wooyoung, ne demiştim ben ama ya." Demişti sitemle. "Özür dilerim ,nefes aldım, ama ,huhh, sen git koskoca ajan ol ,ahaha, ama yüksekten kork." Demiştim gülmelerimi durdurmaya çalışırken.

San hala somurtuyordu ancak bir süre sonra o da bana katılmıştı gülerken. Sonunda kendimi sakinleştirebildiğimde sorumu sormak için gözlerine bakmıştım.

"Yorulduğunda ya da bunaldığınsa gittiğin özel bir yer var mı?" San için özel olan her yeri merak ediyordum hem ilerde de kullanırdım böylece.

"Düşüneyim bir, Seoul'de yok neredeyse belki Han nehri kenarı olabilir yürüyüş için aha ayrıca seni götürdüğüm yer var ancak asıl gittiğim yer Namhae'de. Küçüklüğümden beri kaçtığım bir terk edilmiş mi dersin ona benzer bir dağ evi var. Küçükken arkadaşlarım tarafından dışlanınca kaçmıştım ve birden karşıma çıktı. Başta sadece etrafında duruyordum ama bir gün içeri girdim."

Anıları hatırlamaya çalışırken gözlerini kapatmıştı. Bu anı fırsat bilerek gözlerimi bütün yüzünde gezdirdim yüzünü aklıma kazımak smacıyla.

"Terk edilmiş diyorum ama gayet de yeniydi içindeki eşyalar, sadece temizlenmesi gerekiyordu. Bir gün o işi de hallettikten sonra ikinci evim gibi oldu. Hala Namhae'yi ziyaret ettiğimde gidiyorum oraya." Dedi, gülümsedi ardından gözlerini açarken. Gözlerini açtığı gibi göz göze gelmiştik bacaklarımı ilerleterek ona yaklaşmıştım şu an daha da yakın oturuyorduk. Gülümsedi hareketime. Ben de dayanamayıp elimi gamzesine atmıştım. Bunun üzerine kahkaha attı.

"Woo, sıra bende sabote etme." Dedi kızgın gözükmeye çalışarak. Ardından sorduğum soruyu bana yöneltti.

"Ah, hmm Busan ve Seoul'de de çok güzel yerler var. Ama Busan da 15 yaşındayken bir gün sahilde yürürken ,şey ailemle ettiğim her günkü rutin kavgadan sonra, önüme dikkat etmiyordum ve üstüme doğru golden retriever cinsi bir köpek geldi." Anıları hatırladıkça yüzümde buruk bir gülümseme olmuştu.

"Üstüme atlayıp yüzümü yalamaya başlamıştı. Bir süre onunla oynandıktan sonra beni bir yere götürmeye çalışır gibi önümden yürümeye başladı ileri doğru ve sürekli arkasını dönüp beni kontrol ediyordu. Onun ilerletmesiyle deniz ve kayaların birleştiği bir yere geldik. Üst kısmı yürümek için oluşturulmuştu ve sonunda da geniş, liman gibi bir yer vardı. Bir süre köpekle oturduktan sonra tasması var mı diye aramıştım. Ancak ya tasmasını çıkartmıştı ya da gerçekten sahipsiz bir köpekti. Bir süre oturduktan sonra köpeğe isim bulmaya çalışmıştım. Bütün isimleri geçmiştim tepki alamayınca. 'Patchi' diye seslendiğimde üstüme atlamış ve kendini sevdirmeye başlamıştı. İsmi beğendiğini anladığım için bundan sonra adını 'Patchi' olarak koymuştum. Her gelişimde bir kenarda beni bekliyor olurdu ben de seve seve onu severdim ve birlikte oynardık." Gözümden istemsizce yaş düşmüştü. San sakince elini yanağıma getirmiş ve güzel gülümsemesini göstererek bakmıştı.

"Ah bir kaç sene sonra, zaten tanıştığımızda yaşlı bir köpekti ama, bir kaç sene sonra birlikte otururken bana bakmıştı ve kafasını kucağıma koymuştu. Anlamıştım tam da o anda artık zamanı kalmadığını. Beni korumaya gelmişti görevini yapmış ve gidecekti artık. O gün, gün boyunca sessizce sarıldı bana kafası kucağıma iken. Gitmek istemiyordum başından. Gözlerimden düşen yaşlar kürkünü ıslatıyordu. Sonra birden üstümde ağırlaşma oldu. Başta inanmak istemedim ama mecburdum, onu kayalıkların altına gömmüştüm tek başıma." Ah benim Patchi'm, biliyordum hala izliyordu beni şu anda olduğu yerden ve benim ile gurur duyduğuna da emindim.

"Sonra oraya gidişlerim azaldı Seoul'e geldiğim için ama hala her yıl dönümünde onun yanına giderim." Dedim sakinleşmeye çalışarak. San hızlıca beni çekti göğsüne.

"Eminim ki çok gurur duyuyordur seninle, çok güçlü bir çocuktun Wooyoung sen. Ve hala öylesin." Demişti sarılırken. Kollarımı ensesine dolamıştım. Nazikçe kafamı kaldırdı, artık alınlarımız temas ediyordu. Gözleri gözlerimdeydi. Sakince uzandık ikimiz de birbirimize doğru. Dudaklarımız temas etti ve hızlı olmayan her şeyden uzak bir öpüşme başlattık. İkimiz de sakince geri çekildik. Gülümsüyorduk ayrıca sonra yükselip gözlerimden öptü beni.

"Hadi sor sorunu." Demiştim.

"Hımm, sorumdan önce gel bakalım sen şöyle." Deyip beni kucağına oturtmuştu. Yaptığı bu harekete gülümsemiştim. Artık o yatak başlığına yaslanmış oturuyor ben de onun kucağında oturuyordum.

"Şimdi tekrar soruya dönecek olursakk" kelimeleri uzatıyordu çocuk gibi, "ah buldum. Asla affetmeyeceğim dediğin şeyler ne?" Dedi.

"Hımm öyle katı kurallarım yok sanırsam. Eh biraz da enayi olabilirim belki" gülmüştü bu dediğime "çünkü çok sevdiğim insanlara çok toleranslıyım. Ama spesifik bir şey düşünürsem arkamdan iş çevrilmesi. İyi şeylerden bahsetmiyorum kötü şeyler. Her ne olursa olsun, durum beni üzecek de olsa karşımdaki kişinin bana karşı açık olmasını isterim." Dedim kafasını sallamıştı, hak verir gibi.

"Oyun daha çok bir soru sorup onu söylemeye döndü ama ben de yine sana aynı soruyu soracağım." Dedim gülerekten.

"Sevdiklerimin yalan söylemesi. Çünkü her şeyin başı bunla başlar." Dedi. Kucağında istemsizce kıpırdamıştım. O da beni sabit tutmak için eliyle belimi tutmuştu. İçim titremişti.

"Ihm, son iki soru kaldı." Demiştim fısıldayarak. Ortamın değiştiğini hissetmiştim. "Çocukları sever misin Sannie." Demiştim. Altımdaki kişinin nefesi teklemişti. Ve belimdeki tutuşunu sıkılaştırarak:

"Severim, hem de sevdiklerimin çocuklarıysa daha çok severim." Demişti. Yutkunmuştum.

"Son olarak sevgilim," kulağıma yaklaşmıştı ve fısıldayarak "ikimizin çocuğu olacaksa, emin ol dünyaları veririm ona." Demişti.

"Son sorum bu sevgilim, bu gece bana izin verir misin" Demişti.

Ellerim omuzlarındaydı.

Olduğum kucakta ileri gitmiştim ve

Cevabı dudaklarına uzanarak vermiştim...

________________________________

Ehe ne oldu öyle sonda ya plandaki yoktu bu.

Kontrol etmeden atıyorum bunu yazım yanlışları varsa affola bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalınn 💖

-rei

Utopia ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin