"Hadi ama ya yeni geldik zaten, nasıl yarın döneceğiz demek?" Demişti Mingi hyung.
"Planlarda değişiklik olmuş bir süre San ve Mingi ile görülmememiz lazımmış. Bu yüzden bir an önce taşınmamız lazım. San ve Mingi ile kalacak olan Seonghwa için de bu durum geçerli." Demişti Hongjoong hyung yanındaki Seonghwa hyungun elini tutarken. Üzüntüyle San'a bakmıştım. O da anlamış olacak ki beni kolunun altına alıp sarılmıştı.
"Hyung, bak görev bitene kadar kahramanlık taslamak yok!" Demiştim parmağımı San'ın yüzüne doğru sallayarak.
"Ben bilirim ben yaparım deyip başına buyruk davranmak da yok!" Demiştim.
Kahkaha atıp burnumu sıkmıştı, bir yandan da kafasını tamam manasında sallıyordu.
"Söz ver!"
"Söz veremem bebeğim, ama başımı belaya sokmam ona söz işte." Demişti. Yanağımı öpmüştü.
"Neyse akşama kadar istediğimizi yapabiliriz gelin şurda havuz var ona girelim akşam da toparlanırız sabah yola çıkarız." demişti Hwa hyung.
Herkes kendi karavanına gitmişti hazırlanmak için.
"Wooyoungie, üzülme artık ayrılmıyoruz ya."
"Hyung ama ya ikimizden birine bir şey olursa."
"Youngie, lütfen bak yıllarca ikimiz de farklı görevleri yaptık bak şu an buradayız hem ben söz veriyorum senin için yaşayacağım." Demişti.
Gözlerimin içine bakıp söylediği bu kelimelerle iyice duygusallaşmıştım.
"Wooyo, gel bakalım şöyle" yanını pat patlamıştı. "Otur şöyle. Canım, bunu daha özel bir anda ve daha güzel bir şekilde söylemek isterdim ama senin yokluğunda beni dayandırabilecek tek şeyin bu olduğuna inandım." Diyerek ellerimi ellerinin içine almıştı. Ardından yatağın üzerindeki çantasına uzanarak içinden bir kutu çıkartmıştı.
"S-san düşündüğüm şey mi?" Demiştim. Ardından ben de yataktan kendi çantama uzanmıştım.
"Hyung, ben evlerimizin ayrılacağını duyunca şey dedim ki bana güç verecek bir şey olsun diye şey" diyerek elimdeki kuyuyu göstermiştim.
"Wooyoungie." Diyerek sarılmıştı bana. Ardından elindeki kuruyu açıp içindeki çift yüzüklerini göstermişti.
Yüzükler gümüş renkli yanları parlatmalıydı. İçini göstermişti içinde de minik bir şemsiye amblemi vardı.
Ardından ben de kendiminkini açmıştım. Benimki ise gümüş minik taşlı bir yüzüktü. Taşlar tüzüğün her tarafında ince bir çizgi halinde vardı ve içinde de minik bir el yazısıyıla 'woosan' yazıyordu.
İkimiz de takmıştık yüzükleri.
"Hyung baksana çok uyumlu olmadılar mı?" Diyerek parmaklarımı uzatmıştım ona doğru. O ise elimi dudaklarına götürüp nazikçe öpmüştü.
"Evet Wooyoungie çok güzel oldular aynı biz gibi." Demişti.
"Wooyoung, San hadi sizi bekliyoruz." Demişti Yunho hyung. Biz de el ele dışarı çıkmıştık.
Yeosang ve Jongho havuzun yanındaydı biz de bir elimizde havlular diğer ellerimiz birleşik bir şekilde yanlarına gitmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Utopia ✔️
FanfictionKızının minnacık olan elinden tutmuştu genç bir yandan da sevdiğiyle konuşuyordu "neden" diyordu "neden yaptın bunu bize, neden bıraktın bizi?" Hıçkırıklarını ve ağlamalarını içinde tutmaya çalışıyordu kızı için ancak nafileydi, arkadaşları onu böyl...