"Yuyu sen sen şimdi hamile olabilirim mi diyorsun?" Demişti Mingi hyung da. Herkes sakinleşmişti ve havuzda oynuyorduk. Yumho hyung da hızlıca:
"Ya belli değil diyorum. Sadece midem bulanıyor Hongjoong hyung ve Wooyoung dedi bu ihtimali." demişti.
"Şey, yanlış anlamayın lütfen de hala gerçekmiş gibi gelmiyor." Demişti Jongho.
"Ne yani birgün hamileyim diye gelsem inanmayacak mısın?" Demişti Yeosang da hemen.
"Tamam çocuklar yatak odanızı buraya taşımanıza gerek yok lütfen." Demişti Mingi hyung da. Bunun üstüne Yeosang hızlı bir bakış atmış ve Jongho'yu susturmuştu.
"Neyse neyse şimdi bakın Mingi ve San sizden bir söz rica ediyorum, Hwa mümkün olduğu kadar az temizlik malzemeleri ile haşır neşir olsun. Hareket etmesinde şu anlık doktor kontrolünce bir sıkıntı yokmuş ama gidip kendisini de zehirlemesine gerek yok diye düşünüyorum." Demişti Hong hyung, Hwa hyungun kolunu tutarken. "Hwa sen de söz ver, gereksiz temizlik yok." demişti.
"Söz Hongjoongie de bebek miyim ben bu ne böyle ya." demişti Hwa hyung. "Bebek olmayabilirsin ama bebek taşıyorsun hyungie." Demişti Yeosang da.
"Hyung şey kaç aylık?" demiştim ben de. Bir bebek olacağına hala inanamıyordum. Bu bebeğin dünyadaki en sevdiğim insanların kopyası olacağına da inanamıyordum.
"Im şey, 4 aylık." Demişti Hwa hyung.
"Hyung doğurunca mı söylemeyi planlıyordun?" Demişti San da.
"Hyung hiç sorun etmeseydin ya biz düğün günü öğrenirdik." Yunho hyung demişti bunu da.
"Hyung biz ölünce öbür tarafta söylerdin ya çok acele etmişsin sen de." Demişti Mingi hyung da.
"Abartın siz de canım ne var yani hem Hongjoong da üç hafta önce öğrendi." Demişti Hwa hyung.
"Hyung niye söylemedin?" Yeosang sormuştu.
"Şöyle ki, ben bunu söyleseydim sizinle konuşurken siz asla bana bir şey bırakmazdınız, dün de içkili bir oyun oynamazdık. Sizin eğlencenizi bozmamak ve kendi ruhsal sağlığımı düşünerek söylememeye karar verdim." Demişti Hwa hyung.
Tamam mantıklı bir fikirdi.
"Hyung, cinsiyeti belli mi?" Demiştim ben de.
"Altıncı aya kadar öğrenmek istemedik şu görev bitsin düzgünce öğrenelim istedik." Demişti Hongjoong hyung.
"Şey, böleceğim ama acıktım ben." Demişti Hwa hyung.
"Oy bizim miniğimiz acıkmış mı? Ne istiyormuş söylesin biz alalım ona getirelim." Demişti Mingi hyung beklenmeyen bir tatlılıkla.
"Hyung çocuğun çıkacağı varsa da amcasının sen olduğunu öğrenince çıkası gelmez." Jongho şakayla karışık demişti.
"Ya, kıskanıyorsun değil mi makdungie senin tahtını sarsmaya geliyor bu minik." Demişti Mingi hyung da.
"Hadi yeter bu kadar laf, kalkın bir şeyler yapalım ben de acıktım." Demişti Yunho hyung. Böylece hepimiz kalkmış ve bir şeyler hazırlamak üzere karavanların yanına gitmiştik.
Bir süre sonra yemek faslı bitmiş kendi köşelerimize çekilmiştik.
"Sannie, madem erkeklerin de çocukları olabiliyor, bizim de olsa çok güzel olmaz mıydı?" Diye girmiştim sözde, hamakta yatıyorduk.
"Hım, çalışmalara başlasak mı? Olur belki." Demiş ellerini göğsüme doğru çıkartmıştı.
"Hyungg ben bunu demedimm." Demiştim ama hoşuma gidiyordu, arabada da işimiz yarım kalmıştı zaten.
"Hyung, böyle minik senler dolaşıyor mini mini Sanlar. Çok güzel olurdu." demiştim.
"Güzelim, çocuğumuz olmasa bile hala evlat edinebileceğimizi biliyorsun değil mi?" demişti.
"Hyung sen ciddi misin? Ben belki istemezsin diye bu konuyu açmıyordum." Sonlara doğru sesim kasılmıştı.
"Wooyoung, gerçekten benim istemeyeceğimi mi düşündün. Sevgisiz bir yavruya sevgi olmağı ne kadar isterim düşün bir." demiş ve sıkı sıkı sarılmıştı.
"Hyung her ne olursa olsun seninle mezara bile giderim."
"Wooyoungie, eğer olurda senden önce ölürsem, benim için yaşa bizim aşkımız için yaşa git sev başkalarını mutlu ol hayatını yaşa. Ben seni uzaklardan en mutlu halimle izleyeceğim. Sakın unutma bunu olur mu? Olur da bu planlarda sorun çıkarsa ve sonu istemediğin bir şekilde biterse ne olursa olsun hayatını yaşamaya devam edeceğine söz ver!" demişti ciddileşerek. Kucağında dönmüş:
"H-hyung sen de s-söz ver. Bana bir şey olursa sen de yaşa, benim, bizim için yaşa. A-ama yine de ölümden kon-konulmayalım olur mu? İkimiz de görevlerimizi yerine getirip y-yine birlikte olacağız. Bir bir a-aile kuracağız. Ev-evleneceğiz. Balayına çıkacağız. Hyung söz ver bana." diyebilmiştim zorda olsa. O da artık ağlıyordu. Sadece kafa sallayabilmişti. Ben de sarılmıştım iyice.
"Sannie, Wooyoungie gelin hadi." diye seslenmişti hwa hyung.
"Geliyoruz hyung." Demiş doğrulmuştu San benimle birlikte.
"Wooyoungie sil göz yaşlarını da orada iki hassas var şimdi." Demişti daha deminki havayı dağıtmak istercesine.
"Tamam iyiyim şimdi gidebiliriz." diyip elini tutmuş ve diğerlerinin yanına doğru gitmiştik.
"Oohoo ayrıl be ev arkadaşımdan yeter." demişti Hongjoong hyung San'a.
"Asıl sen söyle ev arkadaşına o ayrılsın benim ev arkadaşımın yanından." hwa hyung durur muydu hiç?
"Yahu asıl siz ayrılın madem bu kadar karşısınız." demişti San da.
"Yeter yahu yemeklerinizi yiyin de biran önce toparlanalım." Demişti Yunho hyung bu tartışmanın sonunun gelmeyeceğini anlayınca.
____________________
Merhabaaa, hoşgeldiniz tekrardan dört bölümümüz kaldı uzamazsa 23. bölümde bitirmeyi düşünüyorum bakalım...
Sizi seviyorum yorumlarınızı da merak ediyorum💜💜
Bir sonraki bölümlerde görüşmek üzere hoşçakalınnn
-rei
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Utopia ✔️
FanfictionKızının minnacık olan elinden tutmuştu genç bir yandan da sevdiğiyle konuşuyordu "neden" diyordu "neden yaptın bunu bize, neden bıraktın bizi?" Hıçkırıklarını ve ağlamalarını içinde tutmaya çalışıyordu kızı için ancak nafileydi, arkadaşları onu böyl...