Wooyoung's pov
Hongjoong hyung'un konuşması bittikten sonra Yeosang bana doğru gelmeye başlamıştı. San hyunga daha da yapışmıştım beni koruması için. San hyungsa gülerek beni bırakmıştı. Ona sonra gösterecektim gününü şimdi kaçmam gereken bir Yeosang vardı. Hızlıca kalkmıştım ve arkama bakmadan koşuyordum salonun kanepelerinin arkasında bir o yana bi bu yana. Salon daha deminki depresif havadan uzaklaşmış bizim kahkahalarımız ile doluydu. Saniyelik olarak durmuştum ve koltukta oturmuş dip dibe durup gülüşen Yungi hyunglarıma, yerde oturan Hongjoong hyunguma ve dizinde yatar vaziyette duran Seonghwa hyunguma bakmıştım. Aile gibilerdi benim için, ardından uzun bir süredir beklediğim insana kaymıştı gözlerim,
San hyunga
Bana dünyadaki en güzel manzaraymışım gibi bakıyordu. Ayaklarımın bağının çözüldüğünü hissediyordum. Hiçbir şey söylemese bile gözleriyle bütün duyguları aktarmıştı bana.
Eh ben bu güzellikleri düşünürken beni kovalayan maltese yavrusunu unutmuştum. Benim dalgınlığımdan faydalana Maltese yavrusu ve ayıcık yavrusu üstüme atlamışlardı. Eh habersiz gelen bu ağırlıklar ile yere düşmüştüm üstümdeki iki kişi beklemeden beni gıdıklamaya başlamışlardı. Nefes alamıyordum gülmekten. Bunu fark eden San hyung sonunda sevgilisi olduğumu hatırlayıp beni kurtarmaya gelmişti. Hararetli köpecik ve ayıcıktan şimdilik kurtulmuştum ama kolları arasında olduğum bedene de trip atmalıydım bu yüzden önümde oturan çifte dönüp kızgın bakışlar atmıştım, neredeyse kucağında oturduğum bedenin ise fark etmesi için kollarımı bağlamıştım.
Maknae değildim ama bu tavrımı gördükten sonra bana sanki öyleymişim gibi davranıyorlardı. Daha fazla dayanamamış ve ben de gülmeye başlamıştım. Nasıl olsa daha zaman çoktu ve San hyunga daha sonra gününü gösterebilirdim. Bir süre herkes kendine gelmeye çalışırken ,çünkü ağzımız neredeyse yırtılacak kıvama gelmişti gülmekten, sessizdik ardından Yunho hyung Yeosang ve Hwa hyung olarak dışarı çıkmıştık.
Hikayeyi ,San hyungla nasıl sevgili olduğumuzu, duymak istiyorlardı. Bahçeye çıkmış ve oturmuştuk. Anlatmıştım onlara.
"Ah benim küçüğüm neden anlatmadın ki ailen ile yaşadıklarını her zaman yanında olurduk biz." Demişti Hwa hyung anne edası ile.
"O zamanlar söz vermiştim akademide üzülmek yoktu. Bu yüzden kimseye de anlatmadım, bir tek Yeosang biliyordu o da daha akademiye katılmadan önce öğrenmişti. Özür dilerim daha önce bahsetmediğim için." Demiştim içini rahatlatmak için gülümsemiştim sonra da.
Yunho hyungla bir bakışma yaşamıştık ardından ikimizin de aklına aynı şey gelmiş olacakki birbirimize bakarken gülümsemiştik.
"Yeosang sen anlatmadın yaklaşık bir saat Jongho ile odada kapalı kaldınız." Diye girdi söze Yunho hyung. Üçümüzün gözü de Yeosang'a dönmüştü, Yeosang'ın yanakları ise pembeyle kırmızının tonlarına bürünmüştü.
Hwa hyung: "desene bizim makdungiemiz sonunda yıllardır beklediği şeyi yapmış." Dedi. Yeosang bu söylemler üstüne elleriyle yüzünü kapatmaya çalışırken bir yandan da hayır manasında sesler çıkartıyordu. Eh herkes Yeosang'ın boş şeyler üstüne utanmayacağım bildiğinden üçümüzde yememiştik bu numarayı. Elimle hafifçe omzuna vurup:
"Sangiee anlatsana artıkk." Diye direttim. Bana kızgın(!) bakışlarından yolladı. Ardından Derince bir nefes alıp:"Biliyorsunuz aramız limoniydi biz Woo ile konuşurken odaya geldi, başta kapının kilitlenmesiyle irkildik ve ikimizin baş başa kalması düşüncesi beni gerdi ve kapıyı açması için Woo'ya seslendim ben kapıya vururken Jongho iki elimi de tuttu, eh o cüsseye karşı gelemeyeceğim için mecbur önümü döndüm beni kolumdan çekti ve onun yatağına oturduk karşılıklı. Kaçabileceğimi düşündüğü için ellerimi konuşma boyunca bırakmadı başta bana söyledikleri yüzünden benden özür diledi ve kendini açtı, en sonunda da-" "ÖPTÜ DEMİ??" Diye sordum dayanamayıp. Hafifçe(!) vurdu kafama
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Utopia ✔️
FanfictionKızının minnacık olan elinden tutmuştu genç bir yandan da sevdiğiyle konuşuyordu "neden" diyordu "neden yaptın bunu bize, neden bıraktın bizi?" Hıçkırıklarını ve ağlamalarını içinde tutmaya çalışıyordu kızı için ancak nafileydi, arkadaşları onu böyl...