Bir süre sonra diğer dörtlü de gelmiş ve planı anlatmışlardı. Plan basitti fakat bunlar daha ilk adımıydı. Ve yakalanma olasılığında hepimiz için son olurdu.
Bir süre sonra hepimiz karargahtan getirilen malzemeleri almış ve hazırlanmıştık. Ben, Hongjoong hyung ve Seonghwa hyung karargâhın bizim için hazırladığı maskeleri takıyorduk. Açıkçası ben de kendimi tanıyamamıştım. Kimliklerimiz belli değildi.
Yeosang bizi arabadan yönetiyordu, ben üçüncü kattaki ses sistemlerini değiştirecektim. Seonghwa hyung birinci kattaki, Hongjoong hyung ise çatı karına çıkıyordu.
San ve Mingi akıl hocasını alacaklardı. Onlarda ise siyah birer maske ve siyah birer şapka vardı.
Yunho ve Jongho ise telefon kulübelerinde bekliyorlardı ve bize herhangi bir karışıklıkta bilgilendireceklerdi. Umarım onlara iş düşmezdi.
Gerginlikle çıkmıştım üçüncü kata, bir sürü insan vardı etrafta. Herkes kendi işine odaklandığı için bir problem olmadan arka taraftaki ses sistemine yürümüştüm.
"Woo, şimdi sağa dön orada büyük bir pano göreceksin. Sarı düğmeler aşağı doğru ise hepsini yukarı kaldır. İşini bitirdikten sonra bildir." Yeosang kulağımdaki vericiden konuşmuştu.
Panodaki sarı düğmelerin hepsinin yerli yerinde ve doğru olduğuna karar kıldıktan sonra Yeosang'a söylemiştim o ise beklemem gerektiğini, işaretiyle birlikte yeşil düğmeye basmam gerektiğini söylemişti.
Bir süre sonra işaretiyle birlikte dediği düğmeye basmıştım. Birden bütün sınıflarda yankılanan seste değişme olmuştu. "Sorgulamayın" derdi hep. Ancak bu sefer;
"Lütfen sorgulayın!" Nidaları yankılanıyordu. Ardıma bakmadan koşmaya başlamıştım. Herhangi bir karışıklıkta yakalanmamam gerekiyordu.
"Woo, plan değişti. Sağ kapıdan dön çabuk!" Demişti Yeosang.
Plan değişikliği her zaman kötüye işaretti bu meslekte. Ancak bu seferkinin öyle olmaması lazımdı. Mingi ve San'ın kimlikleri açıktı ve sahadalardı. Bu düşünceyle çok daha hızlanıp Yeosang'ın verdiği lokasyonlara döndüm.
Bir süre sonra kıyafetlerimi tekrardan değiştireceğim kısma gelmiştim. Yeosang sisteme sızmış ve buradaki kameraları kapatmayı başarmıştı.
Hızlıca maskeyi çıkartmış siyah şapka ve siyah maskemi takmıştım. Üstüme de mavi bir pelerin giymiştim. Burada herkes bundan giymeliydi. Ardından karavana doğru yavaş ve dikkat çekmeyecek adımlarla ilerlemiştim.
"Yeosang ne oluyor plan neden değişti." Demiştim panikle.
Yeosang ise sessiz kalmış ve Yunho ile Jongho'dan gelen kodları diğerlerine vermeye devam etmişti.
Anlamıştım söylemeyecekti. Stresle oturdum karavanın arkasına ve kameraları izlemeye koyuldum.
Yeosang ise Seonghwa hyunga bir şeyler söylüyordu. Bir süre sonra kapı açıldı ve içeri Hongjoong hyung girdi. Soluklanmıştı.
Derken sırasıyla Seonghwa hyung, Yunho hyung ve Jongho da geldiler.
Mingi ve San...
Gelmemişlerdi...
Yeosang'ın bana neden anlatmadığını şimdi anlayabiliyordum.
Endişeliydim. Hem de çok... Yunho hyungun da benim kadar endişeli olduğunu görebiliyordum.
Yeosang hızlı olmalarını söylüyordu.
Daha fazla dayanamamıştım. Yeosang'ın bulunduğu alandaki kulaklıklardan birini aldım. Diğeri de Yunho hyungtaydı.
"Hyung, arka kapılara koruma yerleştirmişler. Yollarınız üç kişiyle gitmek için çok kalabalık. Hele de Minhyuk Appa ile." Demişti Yeosang.
"Tamam o zaman ikiye ayrılırız. Hem ben yolları biliyorum kendim de çıkarım. Sen Mingi ve Minhyuk Appayı çıkart." Dedi San. Titrek bir nefes almıştım.
Kendini feda ediyordu bir nevi.
Yeosang Hongjoong hyunga bakmıştı. Bütün kulaklıklar bir Yeosang'da bir Hongjoong hyungda bağlıydı. Yani o da duyuyordu konuşmaları.
Hongjoong hyung bir süre düşündü. Ancak çok zaman olmadığını o da biliyordu. Hızlı bir karar alması gerekiyordu.
Mecbur şekilde kafasını salladı. Yeosang ise aldığı emir ile hızlıca San'a detayları anlatmıştı. Artık San diğerlerinden farklı yöne gidiyordu.
İyice endişelenmiştim. San'ın işinde ne kadar başarılı olduğunu biliyordum ama yine de korkuyordum.
Gözlerimle San'ın olduğu kameraları takip etmeye başladım. Kameraları Yeosang özel bir sistemle sadece bize görünür kılmıştı.
Ardından San bir kameraya bakıp el salladı. Wooyoung anlamıştı bunun kendisine olduğunu.
"Yeosang yolumun üzerindeki tüm kameraların bağlantısını kes."
San...
Her ne olursa olsun kendisine zarar gelsin veya gelmesin, tehlikeye girecekse bizim görmemizi asla istemez.
"San ... eğer ki, eğer ki buraya gelemezsen, seni kesinlikle affetmem." Demiştim Yeosang'ın kulaklığını alıp. O ise son kez kameraya öpücük atmıştı. Yeosang ise kararsız bir şekilde gözlerini ben ve Hongjoong hyung arasında gezdiriyordu.
"Yeosang, kapat hem kameralara şu an onların da erişimi var koşarak karavana gelirsem sizin yerinizi de belli etmiş olurum, ayrıca bütün odağınızı Mingilere verirsiniz. Kapat artık!" Dedi San, son cümlesi derinden emir vericiydi. Hongjoong hyung da istemeyerek San'ı onaylamıştı. Karavanın yerinin bulunması demek sonumuz olurdu.
"Hyung, kapatıyorum, dikkat et lütfen." Demişti Yeosang ve San'ı gören kameraların hepsi kapanmıştı.
Görüntüde sadece karıncalanma vardı, içimde de öyle.
Nefesimi tutuyordum, Yeosang ise o sırada Mingi hyunga gitmesi gereken yerleri söylüyordu. Ancak kopmuştum şu an dünyadan. San'ın sağ salim gelmesini umuyordum. Bu süreçte de gözlerim kapalıydı.
Ne kadar süre geçtiğini bilmesem de bir süre sonra Mingi hyung ve yanında da ak saçlı, ak sakallı biri vardı. Minhyuk Appa olmalıydı bu. Onların sağ bir şekilde yanımıza gelmelerine bile sevinememiştim. Çünkü San yoktu, ne bir haber ne de bir görüntü.
"Hyung, San nerde kaldı." Demiştim çaresizce. Biliyorum bu tarz gecikmeler normaldi ama şu an düşünemiyordum.
Hongjoong hyung önce yutkunmuş, sonrasında da: "Wooyoung-ah, San dersliklerin olduğu tarafa doğru gitti bizim yolumuzu saptırmak için." Demişti.
Nasıl yani, demek istemiştim, neden bana söylememişlerdi. Nasıl söylemezlerdi. Ayaklarımın altındaki yerin kaydığını hissetmiştim. Derslikler normal okul derslikleri gibi değildi. Keşke öyle olsaydı. Derslikler, bir sürü koruma tarafından korunuyordu. Oraya girmek demek ölüme kafa tutmakla eş değerdi. Düşeceğimi hissetmiştim. Ama güçlü durmalıydım.
Yanımda bulduğum ilk şeye tutundum ve kafa salladım sakince anladığımı belirtmek için.
San'a güveniyordum. Gelirdi o.
Gelirdi değil mi....
________________________________
Selamlar selamlar, asıl konumuza girmiş bulunmaktayız herkes hazırlasın kendini!!
Yazım yanlışlarını kontrol etmeye fırsatım yoktu eğer yazım yanlışları varsa affola
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalınn
-rei
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Utopia ✔️
FanfictionKızının minnacık olan elinden tutmuştu genç bir yandan da sevdiğiyle konuşuyordu "neden" diyordu "neden yaptın bunu bize, neden bıraktın bizi?" Hıçkırıklarını ve ağlamalarını içinde tutmaya çalışıyordu kızı için ancak nafileydi, arkadaşları onu böyl...