Hemdem ~ Bir ~ 8.Bölüm

15K 1.3K 504
                                    

Merhaba, 8 ve 9. bölüm tek bir bölümdü. Çok uzun olduğu için bölmek zorunda kalmıştım. Hafta sonu için yapılan planlar iptal olunca pazartesiye kadar beklemek istemedim. Ama lütfen arka arkaya bölüm geldi diye yanlış anlaşılma olmasın. Bu bölüm zaten tek bölümdü. Ve kendi gününde gelerek tamamlandı.

Bölüm günleri Cumartesi saat 20.00'dir. (Bu haftalık bir istisna yapıp bu saatte atıyorum.)

Geçen hafta yazdıklarımı beğenmeyip silmiştim ve bölüm gelememişti. Böylece açığı kapattık bence :))

Keyifle okumanızı diliyorum. Oy verdiyseniz başlayalım mı? Yorumlarda coşmaya hazır mıyız?

###

Aradan geçen birkaç gün boyunca birbirlerini görmemişlerdi. Karşı karşıya gelmemek adına Metehan askeri binada kendine ait olan makam odasında kalıyor, yatakhaneye bile gitmeyip orada uyuyordu. Nazenin'le karşılaşma ihtimalleri olan saatlerde asla lojmana gitmiyordu. Kadının sözlerini yiyip yutamıyor, unutamıyor, hatırladıkça öfkesi artıyordu. Sözlerin vardığı nokta gönlünde koca bir delik açmıştı sanki. Bütün enerjisi çekilmiş gibiydi. Yalnızca timiyle eğitime çıkıyor, sonra odasına çekilip saatlerce dosyaları okuyordu.

Hastanede yaşanan olayın haberini uçuran kadını hâlâ arıyorlardı. Şehirdeki güvenlik kameralarını izlemiş ancak bir noktadan sonra kadının izini kaybetmişti. Buna da sinirlenip defalarca kayıtları başa alıp alıp izlemişti. Sokağa çıkıp farklı noktalardan kamera kaydı bulmaya çalışmıştı ancak bulduğu kameralar ya bozuktu ya da kayıt almıyordu.

Eli boş şekilde kışlaya döndüğünde kayıtları bir kez daha izlemeye başlıyordu. Kuş olup uçmamıştı ya bu kadın. İlla ki bir yerde daha görüntüye girmişti ya da bir yere girip üstünü değiştirmişti. Aklına gelen son ihtimal ise kadının kayıplara karıştığı güzergâh üstündeki bir eve saklandığı ihtimaliydi. Ancak bunu da teyit edecek bir kanıtı yoktu. Elinde var sayımlar vardı. Olası ihtimalleri düşünmektense artık bunalmıştı.

Sıkıntıyla iç çekip arkasına yaslanırken odasının kapısı açıldı. Kapıya doğru bakıp Albay'ı gördüğündeyse çoktan ayaklanmıştı.

"Binbaşı."

"Emredin komutanım." Kutluhan Albay odanın kapısını kapatıp doğruca masanın önünde yer alan koltuk takımına ilerledi ve oturdu. Bir süre karşısında dikilen adama baktı, yorgun ve ifadesiz yüzünü inceledi.

"Neden evine gitmiyorsun?" Soruyu gerçek bir merakla sormuştu. Neden evine gitmiyor da günlerdir buradaki koltukta yarım yamalak uyuyordu? Öğrenmek istiyordu.

Metehan soruyla huzursuz olup kıpırdanırken ne cevap vereceğini bilememişti. Ne diyecekti ki? 'Vali Hanımla aramıza kesin çizgiler çektik, bana söylediği sözlere de gönül koydum. O yüzden eve gitmiyorum. Onu görmemek için' mi diyecekti. Bunların hiçbirini söyleyemeyeceği için, dahası söylemeyeceği için sustu.

Metehan'ın suskunluğuna şaşırmayan Albay bıkkınlıkla başını sallayıp

"Ne hâlin varsa gör diyeceğim ama seni kendi hâline bırakmak delilik olur. Hele de bu hâldeyken." Diye söylendi. Metehan ise bir an durup ona ciddiyetle bakıp aynı ciddiyetle

"Ne varmış ki hâlimde?" Diye sormuştu. Albay gözlerini devirip açtı ağzını yumdu gözünü.

"Ulan bok gibisin be oğlum. Ne konuşuyorsun, ne gülüyorsun. Tamam bu hâllerine alışkınız da yemek yemiyor, doğru düzgün uyumuyorsun bile. Ne oldu Metehan? Nedir sıkıntı?" Bağra bağıra sözlerini noktaladığında Metehan başını öne eğmiş, omuzlarını ise hafifçe düşürmüştü.

HEMDEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin