Hemdem ~ Bir ~ 9.Bölüm

11.2K 1K 313
                                    

Herkese merhaba, iyi geceler :) Aralık ayının sonuna kadar Hemdem'in ilk yarısını bitirmek istediğim için bol bol yazıyorum. Hafta sonu ya da hafta içinde görünürlüğünü kapattığım iki bölümü düzenleyerek tekrar paylaşacağım. Duyuruları İnstagramdan yaparım :)

O bölümleri daha önce okudum diyerek okumamazlık etmeyin çünkü düzenleyeceğim. (kimse şaşırmadı :D )

Hemdem'in 9 bölümlük kısmı Esmerim Lâl ile aynı uzunlukta. Yani bu bölüm itibariyle yaklaşık 500 sayfalık bir kitap okumuş oldunuz. :)

Hemdem, aralık sonu ocak başı gibi ara final verecek. Bunu iki kitaplık bir serinin ilk kitabının finali gibi düşünebilirsiniz. İkinci kitap olarak düşüneceğimiz kısım ise nisanda başlayacak diye planlıyorum. Bu sırada yani üç aylık arada ben hikâyenin devamı için çalışacağımdan bu arayı veriyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim :)

Bölümü keyifle okumanızı diliyorum.

###

Gökyüzünde süzülen iki helikopterin ışık desteğiyle aramalarını sürdürüyorlardı. Ancak saat gece yarısını geçmiş hava gittikçe soğumuştu. Eksi dereceleri gören termometrelere bakmalarına ihtiyaçları yoktu. Yerdeki otlar hatta toprağın üst katmanı bile donuk vaziyetteydi.

Saatlerdir süren arama çalışmalarına rağmen hiçbir iz bulmamak umutlarını köreltmeye başlamıştı. Pençe Timi operasyondan döndükleri gibi buraya gelmişlerdi ve dinlenme fırsatları olmamıştı. Zaten yorgun olan bedenlerini taşımakta zorlanmaya başlamışlardı. Tabii bu fiziksel yorgunluğun doğmasının asıl sebebi hiçbir ize rastlamamalarıydı. Ufacık bir iz buldalar canlarına can gelecek, yorgunluk falan kalmayacaktı.

Yanından geçtiği ağacın gövdesine tutunan Metehan başını öne eğip

"Neredesin? Bir ses versen... Ah bir ses versen be güzelim." Diye fısıldadı. Sanki yer yarılmış da Nazenin yerin içine girip kaybolmuştu.

Onu bulamadığı her an ise endişesi, korkusu artıyordu. Ya başına bir şey geldiyse... Onu çoktan kaçırıp esir aldılarsa. Ya da bir diğer ihtimal vardı ki Metehan bunu aklına bile getiremiyordu. Ya ona dokundularsa... Sonra da bir yere atıp gittilerse...

Yüreğine biri bastırıyor gibi hissediyor, soluk alamıyordu. Eğer bu işi başkan ve oğlu olacak döl israfı yaptıysa -ki öyle düşünüyorlardı- ona her türlü kötülüğü yapabilirlerdi. Nazenin'in o adamın elinde olduğu düşüncesiyle aklını kaçıracak gibi oluyordu. O şerefsiz takıntılı, sapkın ve sapık ruhlu bir yaratıktı. Kadınları bedensel zevkleri için kullanırdı. Bunu yaparken de illa rızaları olmasını beklemezdi. Hatta rızaları yoksa onları daha çok sıkıştırır, yapacağı ve yaptığı pislikleri oyuna çevirirdi.

Geçen senelerde kaç kadının o şerefsizden şikâyetçi olduğuna şahit olmuştu. Bedenlerinde ve yüzlerinde yaralarla darp edilmiş olarak kolluk kuvvetlerine başvuran genç kadınları hatırlıyordu. Ve hepsinin tecavüze uğradığını söylediğini de hatırlıyordu. Elini kalbinin üstüne koyup

"Yardım et Allah'ım." Diye fısıldadı.

"Yardım et. Onu koru. Ve bize bir yol göster." Başını göğe kaldırmış gözlerini kapatmış öylece durarak dualar ediyordu. Gözlerini hafifçe aralayıp puslu gökyüzüne bir kez daha baktı. Ama gökyüzünün değil gözlerinin puslandığını anladı. Yanağına bir damla gözyaşı düştüğünde.

Nazenin..." diye iç çekip fısıldadığı esnada bir bağırış duydu.

"Burada..." ne duyduğunu anlamadı. Hiçbir şeyi algılayamadı. Ta ki aynı sözler daha yüksek sesle tekrar edilinceye kadar.

HEMDEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin