Herkese merhaba... Yeni bölüme hoş geldiniz. Bayram haftasında yeni bölüm gelmeyecek.
O yüzden şimdiden bayramınızı kutluyorum. Aileniz ve sevdiklerinizle güzel bir bayram geçirmenizi diliyorum.
Ancak şuna da değinmeden geçmek istemiyorum. Bir yanımız yaşanan acılardan dolayı buruk. Depremde ailesini, yakınlarını, arkadaşlarını, evini barkını, yaşadığı şehri kaybeden vatandaşlarımıza da tekrar baş sağlığı diliyorum. Ne yaşadığımız acıları, ne de sizleri unutmadım. Unutamam da. Dilerim ki bir daha böyle acılar, böyle kayıplar yaşamayız.
Sizlere sevgilerimi ve kocaman turuncu kalplerimi gönderiyorum.
Kendinize iyi bakın. Sağlıkla kalın.
30 Nisan Pazar Günü Saat 21.00'de görüşmek dileğiyle.
Oy verdiysek ve yorum yapmaya hazırsak... Hadi başlayalım.
###
"Ben gitmedim. 'Git' dedim." Metehan kapanan kapıya bakarken bu sözleri sayıklıyordu. Ne demekti bu şimdi? Nazenin 'git' demişti, kendisi de gitmişti. Gittiği için suçlu mu olmuştu? Bu neydi, ne demekti şimdi?
Öfkeyle soluklanıp yüzünü ovuştururken sabır diye sayıklıyordu ki evinin kapısında beliren Kutluhan Albay'ı gördü. Adam başıyla içeriyi işaret edip
"Geç!" Dediğinde sesindeki gergin tınıyı duyarak daha çok gerilmişti. Eve girip kapıyı kapattı ve onu takip ederek mutfağa geçti. Karşılıklı oturup birer sigara yaktılar.
"Oğlum, sen niye böyle ayarsızsın ulan? Niye dilinin ayarı yok?"
"Onun var mı komutanım? Hmm? Onun ayarı var mı? O da paldır küldür konuşuyor."
"Bok mu yarıştırıyorsun?" Diye homurdanan komutanına bakıp tek kelime etmezken
"'Var bu işin altında bir iş de ne?' Sorusu senin aklına hiç gelmiyor mu? Bu kadın gardını indirip sana geldi. Sonra niye sana git dedi? Düşünsene bir aslanım." Sorularıyla yüzünü yeniden ovuşturdu.
"Düşünüyorum Kutluhan baba, düşünüyorum da cevabı bulamıyorum." Albay başını hafifçe sağa sola sallayıp iç çekerken
"Çıkar rakıyı." Demişti. Metehan usulca ayaklanıp dolaptan bir yüzlük çıkardı, yanına da peynir ve kavun servis edip odasına geçerek üstünü değiştirdi. Şimdi ikisi de sivil hayata dönmüş şekilde karşılıklı oturmuş kadehlerindeki rakıyı yudumluyorlardı.
"Senin aklına ne geliyor da bana bu soruları soruyorsun komutanım?" Dediğinde Albay buruk bir ifadeyle gülümsemişti.
"Oğlum, bu kız geldiğinden beri neler yaşadı bir düşünsene. Kendisine yöneltilen ve ateşlenen silahlar, evine bırakılan tehdit mesajları, geçirdiği kaza... Bunların hepsi ona yönelikti ama başkaları da bu olanlardan hep etkilendi. Hastane baskınında rehin alınan onca insan, kaza yaptıklarında yaralanan şoförü ve koruması, ev kurşunlandığında yanında olan sen. Sadece kendisi hedef olmaktan çıkıyordu ki babasının geçmişte yaşadığı kaybın iç yüzünü öğrendi. Derken savcı şehit edildi. Onu gördü, onun başında gözyaşı akıtan, feryat eden, yas tutan karısını gördü. Taa çocuk yaşında gördüğü Kerem Alacalı'yı da sayarsam... Gelen ölümün bir tek kendisine gelmeyeceğini anladı."
Metehan aylar sonra ilk kez sakin sakin bunları düşünürken biraz olsun Nazenin'i anladığını hissediyordu. Gözlerinde beliren hüznü saklamadan albaya bakıp fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEMDEM
Roman d'amourHemdem; canciğer olmak, çok yakın dost, yoldaş olmak anlamına gelmektedir. Birlikte, manasındaki 'Hem' kelimesiyle, nefes, can, zaman manasındaki 'Dem' kelimesinden oluşmuştur. Hemdem olunan kişi ile aynı zamanda yaşamak, aynı nefesi almak, bir can...