Merhaba, iyi geceler. Ara finale yaklaştığımız için yazması biraz daha hızlı oluyor :)
16.Bölüm İlk Kısmın Finali olacak. Bunu da netleştirmiş oldum :))
Keyifle okumanızı diliyorum.
###
Metehan başını çevirip dostuna bakacaktı ki bağırışını duydu.
"Ulan hep bunu yapmak istemiştim be. Yıllardır bu ânı bekliyordum." Deyip kahkaha atan Andaç bir an durdu. Duyduklarını ve yaptığını ve bunu kime yaptığını yeni idrak etmiş gibi gözleri şok içinde Metehan'a baktı.
"Siktir... Ulan bunu sana yapacağım hiç aklıma gelmemişti. Siktir... Siktir oradan. Cidden mi?" Derken gözlerindeki o soğukluk yoktu. Aksine öyle bir ışıltı vardı ki Metehan onun gözlerinde yaşlar olduğunu anladı. Yediği yumruğu falan unutup başını usulca salladığında Andaç resmen üstüne koşup boynuna sarıldı.
"Lan... Lan Can kardeşim. Lan özür dilerim. Elimi..."
"Elini sikeyim derdim de. Hakkındır diye ses etmiyorum. Yani lavuğun biri de Elif için karşıma gelse ben de bunu yaparım." Andaç kahkaha atarak bedenen geri çekildi ama pek uzaklaşmadan Metehan'ın yüzünü iki yandan kavradı.
"Lan oğlum... Dalga geçmiyorsun dimi lan. Benim, bizim deli kız. Sen... Benim canım kardeşim." Metehan alnını Andaç'ın alnına vurup
"Daha ikna edip kabul ettiremedim. Ağzını sıkı tut. Sana söylediğimi, senden müsaade aldığımı duyarsa..." derken Andaç hemen geri çekilip göğsünü şişirdi de şişirdi.
"Ben müsaade etmedim kardeşim. Daha tamam demedim."
"Lan, bi götüne kına yakmadığın kaldı. Siktir git yeme beni. Zaten yüreğimi ağzıma getirdin." Andaç'ın göğsünün havası sönmüş balon edasıyla inerken yüzü asılmıştı.
"Ulan çok çabuk kabullenip rehavete kapıldım. Bu saatten sonra ne desem yemezsin. Hay ben benim ağzıma sıçayım." Metehan bir yandan yüzüne inen yumruk yüzünden ağrıyan çenesini ovuyor bir yandan da dostuna gülüyordu.
"Ama korkuttum dimi lan. Kalbine o kurşun girdiği gün korktuğum gibi korktun dimi?" Metehan onu kendine çekip yüzünü göğsüne bastırırken boynunu sıkıca sardı ve başının üstünü öptü peş peşe. Derdi tasası, en büyük yarası o yaraydı. Kendine değil, dostuna yara açan merminin yarası.
"He korktum amına koyayım. Korktum oldu mu?" Andaç'ın yüzünü elleri arasına alıp kıs kıs gülerek işveli bir sesle konuştu.
"Rahatladın mı bebeğim?" İkisi de bu sözlerle kahkahayı basarken Metehan zorla devam etti konuşmaya.
"Git karının yanına da götünü delen merminin izine kına yaktır. İyice bir rahat et." Andaç kahkahaları arasında ona tekrar sarıldı. Birbirlerine sımsıkı sarılıp sırtlarını sıvazladıkları bir dakikanın sonunda
"Aramızda bir şey olacaksa bunu ilk sen bil istediğim için söyledim. Arkandan iş çevirmek gibi olmasın, sana ve kardeşliğimize gölge düşmesin diye söyledim. Sen, benim can kardeşimsin. Kıymetini anlatamam ama kardeşin de canım oldu. Bil istedim." Derken son kelimelerde sesi titremiş. Andaç ise dolu dolu gözlerini kapatıp iç çekmişti.
Metehan'ın kendisine verdiği değeri, sevgiyi, saygıyı hep bilirdi de böylesi bir durumda bile kardeşinden evvel kendisine öncelik vermesi bambaşka hissettirmişti.
"Ulan ben senin gibi adama kardeşimi emanet etmem mi? Ben senin gibi damadı başımın üstünde taşımam mı?"
"Kardeşin tamam der, beni süründürmeyi bırakıp duygularını kabul ederse... Gezdirirsin tepende damadını." Andaç gülerek ondan uzaklaşıp gözlerini ıslatan yaşları sildi. Gözyaşlarını Metehan'ın görmesinden zerre rahatsızlık duymuyordu. Onlar birlikte neler görüp geçirmişlerdi. Gözyaşları o anıların yanında solda sıfır kalırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEMDEM
Lãng mạnHemdem; canciğer olmak, çok yakın dost, yoldaş olmak anlamına gelmektedir. Birlikte, manasındaki 'Hem' kelimesiyle, nefes, can, zaman manasındaki 'Dem' kelimesinden oluşmuştur. Hemdem olunan kişi ile aynı zamanda yaşamak, aynı nefesi almak, bir can...