Bölüm Şarkısı: Şebnem Ferah - Od
------------------------
Kafamın içinde bir palyaço, daima ağlıyor kendisi. Üzgün palyaço olur mu hiç? İşte ben oldurttum. Bu palyaço, insanları güldürmek yerine ağlatıyor. Kendisinin fantezi dünyası biraz farklı işliyor. Onun gözlerine baktığınızda kaçmak istiyorsunuz çünkü gerçek olamayacak kadar korkunç. Kimine göre çirkin, kimine göre yorgun.
Bu palyaço insanları güldürmüş ama daha sonrasında gün sonunda kendisine bırakılan sadece hüzün olduğu için bundan vazgeçmiş. Birilerini mutlu etmek onu da mutlu etmiyordu. Palyaço onları mutlu ettikçe, onlar palyaçonun şapkasını çekiştiriyormuş, ona kötü sözler söyleyip kalbini kırıyorlarmış.
Ama bu da kalp, dayanmaz ki fazlasına.
Acılar birbirine karıştıkça çocukları eğlendiren, büyükleri güldüren bu palyaçodan eser kalmamış. Geride bıraktığı tek şey, yüzüne taktığı mutlu maskesiymiş. Şimdi ise, gerçek yüzünü saklamaktan asla çekinmiyormuş.
Bu bir yaratılış hikayesi. Mutluluğu bozulan hatta hiç tatmayan birinin hayatının mahvoluş hikayesi.
Dalgalar beyaz yelelerini sırtlayarak ayak uçlarıma kadar çarpıyordu. Yakamozun güzelliğini suyun yansımasından kesiyordum. Kulağıma fısıldıyordu usulca denizin fısıltısı. Ruhumu huzura kavuşturuyor, dostumla bana eşlik ediyordu bu su çarpıntısı. İkimiz dekelâmlarınızı manzaraya karşı çıkarıyorduk.
Yeri geliyor ağlıyor, yeri geliyor birbirimizin omzuna yatıyor, yeri geliyor gülüyorduk. İkimiz de ellerimizdeki şişelerin dibini yudumluyorduk. Bu kadar hızlı içtiğimize bin pişmandık hatta.
Yanımdaki adama baktığımda dudaklarım iki yana kıvrıldı. "Beni mutlu ediyorsun." Okşadım usulca omzunu. "İyi ki benim dostumsun." Onun da kahkahalarını işittiğimde cümlelerime devam ettim. "Bazen diyorum ötesi olur muyduk, acaba?" Bakışlarını başka yana çevirdi. "Tamam şaka, ihtimal verdim sadece. "
Hoşlanmadığı belliydi bundan ama düşünüyordum. Beni destekleyen, beni duyan, gören tek oydu. Ağladığımda gözlerimi silen, üşüdüğümde bana sarılan tek oydu. Onu bırakmayı düşünmüyordum, o benden koptuğu an benim bittiğim an olacaktı.
"Ben denize gireceğim. Sen korkaksın, yüzemezsin!" diye atladım ardından. Yüzmeyi bilmiyordu. Onu sinirlendirmeyi ben çok iyi biliyordum ama. Ayakkabılarımı çıkarıp savsak adımlarla suyun ayak parmaklarıma çarpmasına izin verdim. Bedenimi titretmişti derinden ama belli etmemeye çalışıyordum. Omuzlarımı soğuktan şahlandıra şahlandıra diz kapaklarıma kadar ilerlemiştim. Arkamı döndüğümde bana alayla bakan bir adam vardı. "Su çok güzel!"
Değildi tabii ki, üşüyordum ama bunu yapmak istiyordum. Kendimi bir anda denizin derinlerine attığımda tüm vücudum artık ıslanıktı. Dişlerim zangırdıyordu delicesine. Parmaklarım titriyordu üstelik, bunu fark edecekti o adam.
Bir anda parmaklarım yere değmemeye başladı ama ufak debelenmeler sonucunda değen bölgeye ulaşabilmiştim. Artık çıkma vaktim gelmişti. Usul usul attığım adımlar sonunda kumsala atabilmiştim kendimi. Parmak aralarıma ve ayak altıma yapışan kumlar beni rahatsız ediyordu.
"Çok, çok soğuk!"
Ölecek gibiydim üstelik. Öleceksem bir gün, tam da burada huzur içinde ölmek istiyordum.
Bedenim titriyordu çok kötü bir şekilde. Bedenimi kum tanelerinin üstüne bıraktığımda sarılacak bir şeyim olmadığını fark etmem kısa bir süremi almıştı. O yoktu, dostum yoktu yanımda. Olsaydı beni kanatları altına alır, sımsıcak yapardı beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Divâne | +18
Teen FictionBir yaşam ne kadar vasat olabilirse, o kadar vasattı bazı yaşamlar. İki yaşam ne kadar alakasız olabilirse, o kadar alakasız ve bağımsızdı. Hazen, hayatını bir boşluğa adamıştı. Kimi zaman o boşluktan kurtuluyor ama bir şekilde yine kendini tanıdık...