Bölüm Şarkısı: Berkay Altunyay - sanki hevesim hiç kırılmamış gibi
-------------------Modellikte ikinci çekimime çağırılıyordum. Bir markanın kıyafetlerini tanıtacaktım üzerimde. Kulağa basit geliyordu ve öyle de olmasını umuyordum. Yine de panik bir insan olduğum için ufak bir gerginlik yüklüydü üzerimde.
Hiçbir hazırlık yapmama gerek yoktu. Güzel kokularımı sürünüp çıksan yeterliydi, geri kalan her şeyi onlara paslamıştım. Biraz o yönden rahattım.
Arabamda müziğin sesini sona kitleyerek yolculuğumu ilerlettim. Benden mutlusu yok gibiydi bu aralar. Kuş gibi hissediyordum. Hiçbir sorumluluğum yoktu, huzursuzluğum yoktu, hüzünüm yoktu. Ağlayacak sebebim bile yoktu. Mutluluktan ağlamak istiyordum artık sadece.
Sağlıklı uykular çekiyordum, rüyalarım bile düzelme yolundaydı. Travma bırakan birkaç olay dışında güzel şeyler görüyordum. Zaman zaman Uygan'la kendimi gördüğümü de es geçemeyecektim. Onunla olduğumu hissettiğim her rüyadan sonra ağzım kulaklarımda uyanıyordum. Sanırım sevgi buydu: ağzın kulaklarına varması.
Konumun geldiğimi işaret ettiği sesiyle etrafa bakındım ve gerçekten geldiğim konusunda ikna oldum. Arabamı valeye vererek rezidanstan içeriye adımlarımı sürükledim. Çıkmamı istedikleri on üçüncü kat için asansörün düğmesine bastıktan sonra, saniyeler sonra gelen asansöre bindim. Kasvetli bir karenin içindeydim, bir an önce saniyelerin geçmesini istiyordum.
Geldiğim vakit açık kapı ilişti gözlerime. Muhtemelen orasıydı gideceğim kapı. Usul usul adımlar atmamın ardından önce başımı içeriye atarak etrafı kolaçan ettim. Kimseler yoktu fakat bir ses adımı yokladığında gelen sese başımı döndürdüm. Hiç hayatımda bulunmayan türde bir adamdı. Pembe atkıların içinde naif ses tonuyla iki kez adımı sayıklamıştı.
"Hazen, Hazen değil mi?"
"Ah, evet benim."
"Gel tatlım."
Geliyorum tatlım!
Güler yüzle arkasından onu takip edip sürüklendim peşinden. Kameraların, ışıkların ve perdelerin hakimiyet kurduğu koca bir odaydı. Bir köşede makyaj aynası vardı, öbür köşede soyunma odası. Hep bir oda bölmeyle ayrılmıştı. Oda içinde odacıklar görüntüsü veriyordu bu da.
Geçen çekimdeki oğlan yine buradaydı. Muhtemelen çekimleri o yapacaktı. Elimdeki çantayı alan karşılamadaki adam yeniden sesini duyurdu oda içinde. "Hadi hadi, başlayalım!" Ellerini çırparak oradaki ekibi organize etmeye koyuldu. "Tatlım, makyajını yapalım derhal."
İzinden giderek makyaj aynasının karşısında yerimi aldım. İki kişi derhal başıma üşüşüp biri saçıma daldı, öbürü yüzüme. Hayatımda kullanmadığım ürünleri yüzüme sürüyorlardı ve meraktan çatlıyordum. Saçlarım düzleştiriliyordu, bazen dalgalar hakim oldu saç tellerime. Koca bir karmaşanın içerisindeydim.
Yarım saat süren maceranın ardından kıyafetlerimi bana bir çocukmuşum gibi giydirip sahnenin önüne attılar. Işıklar üzerime vuruyor, birkaç kamera açısında pozlar veriyordum.
"Biraz daha şehvetli!" dedi fotoğrafçı. Neyimi beğenmemişti ki? Ben usta biri değildim. Ben anlamıyordum.
"Göster!" dedim haykırarak. "Göster hadi hünerlerini." Elimle yanıma çağırdım. Kaşlarım çatılmıştı, sesi kesilmişti onun da. Elimden geleni yaptığımı resmen reddediyordu. Kaldığım yerden devam etmek için koca bir nefes alarak yeniden işime döndüm. Bazen kaşlarımı çatıyor, bazen kahkaha atıyordum kameranın karşısında. Her açıdan beni görüntülüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Divâne | +18
Teen FictionBir yaşam ne kadar vasat olabilirse, o kadar vasattı bazı yaşamlar. İki yaşam ne kadar alakasız olabilirse, o kadar alakasız ve bağımsızdı. Hazen, hayatını bir boşluğa adamıştı. Kimi zaman o boşluktan kurtuluyor ama bir şekilde yine kendini tanıdık...