Bölüm Şarkısı: Nilüfer, Şebnem Ferah- Erkekler Ağlamaz
--------------
"Evet, sayın seyirciler. Bugünki konuğumuz çok özel biri."
Herkes beni alkışlıyordu. Yıllar hayalini kurduğum o hayali şu an yaşıyordum. Milyonlarca insana anlatmak istediğim bir hikaye vardı, senelerdir beklemiştim ve başarmıştım. Benim gururlandığım tek insanlar kendim ve büyük teyzemdi. Bu hayatta daima iz bırakan ol derdi,babam. Ben de izini bırakacaktım.
Bu kadar insanın önünde olmak heyecan vericiydi. Ellerim titremişti başlarda çünkü şu anda beni televizyonlardan canlı olarak izleyenler de vardı. Heyecanlanmamak nasıl mümkün olabilirdi ki?
"Evet, seni senden tanıyalım."
Sunucu sözü bana bıraktığında ne diyeceğimi kestiremedim başlarda. Adımı bile unuttum diyebilirdim. Önce etrafa bir göz gezdirdim, sessizleşmişti herkes. Sanırım artık konuşmam gerekiyordu, bu kadar susmak yeterliydi herkes için.
"Ben Atlas Alasoy, 29 yaşındayım ve Boğaziçi Üniversitesi mezunuyum. Yeni yazar adaylarından biriyim, diyebiliriz."
Yeniden bir alkış fırtınası kopmuştu. Güler yüzümle tüm alkışlayan seyircilere selam verdikten sonra yeniden, sunucunun bana seslenmesiyle geri başımı o tarafa çevirdim.
"Sözü sana bırakmak istiyorum. Çok sansayon olan bir kitap yazdın, buradaki herkes senin kitabını okuyan biri." Birileri de daha alkışlıyordu ama buna aldırış etmeden devam etti sözlerine sunucu bey. "Gerçek hikayeden alıntı bir kitap ve okuduğumda gerçekten çok etkilendim. Biraz detaylandırır mısın bizi?"
Sözü bana bırakmıştı ama acaba ben bana bırakabilir miydim? Milyonlarca insanın önüne çıkmaya alışık biri değildim sonuç olarak ve utanıyordum. Biraz da gergindim. Kekelememeye, kelimelerimi doğru seçmeye ve telaffuz etmeye çalışıyordum.
"Ben Uygan Alasoy'un oğluyum bildiğiniz üzere. Babam, Hazen'i ilk bana anlattığında gözlerinin içi gülmüştü. O kadını gerçekten merak etmiştim ve beni tanıştırması için yalvarmıştım. Babamı etkileyecek olan o kadını tanımak istiyordum." Derince nefes alarak sözlerime devam ettim. "Onu gördüğümde babamın neden etkilendiğini anladım. Anneme benziyordu. Zaman zaman bana annemden bile iyi davrandı o kadın. Çok güzeldi, tek kusuru çok duygusal olmasıydı ama ona çok yakışıyordu."
Etraftaki herkes pür dikkat beni dinliyordu. "Tabii, baktım anneme benziyor, onunla vakit geçirmeye başladım hep. Onu çok sevdim. Annem gibi gördüm zamanla. Bana babam ve teyzem harici biri bu kadar şefkat ve ilgi gösteriyordu." Dolan gözlerime hakim olamıyordum. Ufacık o halime dönmüştüm anlatırken. "Zamanla sorunları ortaya çıktı. Babamın etrafına kendini kaptırışı ve anne olarak bağrıma bastığım kadına ilgisiz olmasıydı mesele. Bu konuda Hazen'i suçlamıyorum asla. Babam çok büyük hatalar yaptı, büyük sözler söyledi ona karşı ama o kadın hep alttan aldı."
Sunucu bile bir süre sonra çenesini eline yaslamış öyle izler pozisyona girmişti. "Çocukları olacaktı sonradan. Her şey iyi olacak diye düşündü Hazen. Olabilirdi de aslında, çünkü babam çok heyecanlıydı doğacak bebeği için. Çok ilgilendi ikisiyle de bir dönem. Fakat babam dışarının sorunlarıyla uğraşırken evleneceği kadının sorunları görmeyi unuttu. Hazen için çok önemlidir doğum günleri. Doğum gününde unutuldu, ertesi günü de babam tarafından terk edildi."
Gözleri dolan insanları seçiyordu gözlerim çünkü aynı konum içinde ben de vardım. "Ya camdan izlerdim onların kavgalarını ya da babam anlatırdı. Mutlaka aralarındaki her şeyi bahsederdi küçük de olsam. Çünkü o sosyal biri gibi gözükse de, dertleşeceği tek insan bendim. Hazen'e karşı ilgisizdi dediğim gibi ama hakkını yiyemem, her bana anlattığında gözleri hep parlardı. Kavga etseler bile nerede hata yaptığını bana sorardı. Özür dilediği bir çok şeyde ben ona akıl vermişimdir o yaşımda muhtemelen. Çünkü o ona olan sevgisinden ne yapacağını bilmiyordu. Kırmak istemeyip milyonlarca kez kırıyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Divâne | +18
Teen FictionBir yaşam ne kadar vasat olabilirse, o kadar vasattı bazı yaşamlar. İki yaşam ne kadar alakasız olabilirse, o kadar alakasız ve bağımsızdı. Hazen, hayatını bir boşluğa adamıştı. Kimi zaman o boşluktan kurtuluyor ama bir şekilde yine kendini tanıdık...