18 | Bazı Şeyler Mahşere Kalır

40 8 0
                                    

Bölüm Şarkısı: Anıl Emre Daldal - Bitti Diyemeden Gitti
Farazi - Bir Fotoğrafın Rüyası
Gökhan Türkmen - Çatı Katı

------------------------------------

Bir buçuk ay daha geçmişti her şeyin üstünden. Uygan ile kah gülüp kah ağlatıyorduk birbirimizi. Her şey tıkırında değildi ama oldurmak için elimden geleni yapıyordum. Çaba veriyorum her ne kadar o vermese de. Son haftalarda iyice soğuklaşmıştı. Benimle sanki zoraki konuşuyor gibiydi.

Nerede yanlış yaptığım konusunda kararsızdım. Çok sevmek, çok bağlanmak, çok istemek. Hangisiydi beni bu duruma sokan? Onunla olan bağımı kafaya takıyordum. O ise kavgamızdan sonra çok rahat oyun oynayabiliyor, arkadaşlarıyla vakit geçirebiliyordu. Umursamaz olabiliyordu. Sanki bütün yükü ve sorumluluğu taşımak zorunda olan bendim. Kendini her şeyden soyutluyordu. 'Canın sağ olsun' demekten başka bir boka yaramıyordum ben de. Canı sağ oluyordu ama ben canımdan oluyordum.

Günden güne ölüyormuşum hissi doğuyordu içime. Sanki artık bu hayatla olan bağım kopuyordu. Ellerimden kayıp gidiyordu her şey ve herkes. Korkuyor muydum, belki. Üzülüyor muydum, belki. Neredeydim ve nereye gidecektim tam olarak? Ölümden sonra beni ne bekliyordu?

Ölmek kurtuluş mudur, hep düşünürüm. Ardımda bırakanlar olacak mıydı, mesela? Ölsem Uygan birkaç gün yasımı tutar sonrasında hayatına devam edebilirdi, en doğal hakkıydı tabi. Öldükten sonra iyi olup olmayacağını bilemezdim ama en azından bu zoraki tutunduğum hayattan kurtulurdum.

Bu konulara kafa fazla yorduğumdan kilo veriyordum. Karnımdaki bebek için tehlikeliydi elbette ama elimden bir şey gelmiyordu. Ha, bu arada. Bir kızımız olacaktı. Bunu geçen hafta öğrendik. Kızımız oluyordu. Uygan kız babası oluyordu.

Kızımı terk etmek istemiyordum. Kızımla aynı yolculukta gitmek istiyordum. Onu yaşatmak istiyordum ama ben yaşamayı bilmiyorken daha onu nasıl yaşatabilirdim ki? O bana yaşamayı öğretebilseydi keşke.

Kızım, bana bir şey olsa bile annen seni çok seviyor olacak.

Her şey bu kadar kötüyken, yaklaşan bir doğum günü vardı tabii. Benim doğum günüm. Bana bugün sürpriz yapmasını bekliyordum. Her şeyi düzeltebileceği tek gün bugündü. Her şeyi baştan yaratabilirdi. Beni ve kızımızı mutlu kılmak onun elindeydi.

O gün için süslendim. Yeni aldığım beyaz elbisemi giydim. Aslında bunu yapacağımız nikahta giymeyi planlıyordum ama henüz nikah için bir hazırlık yapmadığımızdan ben de doğum günüme sakladım. Çok yakışmıştı tenime. Kırmızı rujumla inanılmaz beğenmiştim kendimi. Kırmızı ve beyaz sanırım benim rengim olmalıydı.

Akşam için hazırlık yapmıştım. Yemekler hazırlamıştım. Tek dileğim içeriye bir hediyeyle gelmesiydi çünkü saat iyice geç olmaya başlamıştı. Bu saatte beni alıp bir yere götürecek değildi ya? Saçmalık olurdu. Ben yine de bir umut yemeği hazırladım, içkileri hazırladım ve bunlarla masayı donattım. Bugün kendi evimdeydim.

Saat on biri geçiyordu, kimseden ses soluk yoktu. Sanırım unutulmuştum. O koltuğun üstünde uyudum uyandım, nefesler alıp verdim milyonlarca kez ama kimse kapımı çalmadı, telefonumu aramadı. Bugün benim doğum günüm unutulmuştu. Bugün evleneceğim adam, çocuğumun babası beni unutmuştu.

Telefonum çaldı, on ikiye çeyrek kala. Uygan'dı arayan. Büyük bir heves etmiştim. Belli ki on iki gibi kutlayacaktı. Heyecanla aramayı açtım kaydırarak sağa.

"Alo, Uygan?"

"Ben bugün geç geleceğim, Meyra'nın canı sıkkın."

"Anladım."

Deli Divâne | +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin