Bana olan bakışları daima değişiyordu ama şaşırdığına emindim. Vaziyeti çok karmaşık gözüküyordu, hangi duyguları yaşaması gerektiğini çözememişti. Testi tuttuğunda uzatıp bir de kendi baktı, bana inanmamış gibi. Yakınlaştırdı, uzaklaştırdı. Çift çizgiydi halâ.
"Baba mı oluyorum ben?"
"Hayır!" dedim göğsünden ittirerek. Çok sinirliydim. "Bu çocuğu aldırıyorum." İşaret parmağımla kendisini işaret ettim. "Senin gibi sorumsuz bir babası olmayacak evladımın."
"Hayır, aldırmıyorsun!" diye patladı bir anda üzerime yürüyerek. "Bu çocuğun babası benim ve öyle de kalacağım."
Babalığı kendine cidden yakıştırıyor muydu? Ben ona baktığımda bir baba göremiyordum. Atlas 'baba' diye seslenmese asla anlamayacaktım.
Kafamı salladım söyleyecek söz bulamayınca. "İkinci babalığı kendine layık görüyorsan, yakışacağı gibi hareket et o zaman."
Beni böyle sinirli görmemişti asla. Aslına bakarsak bu benim sakin halimdi. Beni daha da sinirlendirmek onun elindeydi. Tıpkı kırdığı gibi.
"Hazen, Ah Hazen!" dedi elini alnına çarparak. "Deli edeceksin beni." Elini bu sefer kapıya vurdu.
"Abi, hayırlı olsun." dedi aralarındaki oğlanlardan biri elini omzuna atarken Uygan 'ın. Çok geniş tiplere benziyorlardı, yanına asla yakıştırmamıştım. "İkinci bebe yolda. Senden hızlısı mezarda." Uygan koluyla başını sıkıştırırken sesi kısıldı konuşanın.
"Geç evine, uğrayacağım gece." çenesiyle işaret etti kapıyı. Yanımdaki zilli kıza omuz atarak ilerleyip evden çıktım. O kıza halâ uyuzdum. Altından bir bit yeniği çıkacaktı ama zamanı bekliyordum.
O gelene kadar kara kara düşündüm. Senelerdir anneliğin hayalini kuruyordum ama, bir anda anne olacağımı öğrenmek beni şoka uğratmıştı. Hazır mıydım gerçekten? O an gelmiş miydi sonunda?
Evde dolaşacak bir bebeğim olacaktı. Pıtı pıtı yürüyüp beni uyandıracaktı. İlk kelimesi belki de 'anne' olacaktı.Onun her derdine koşacaktım. Gözünden bir damla yaş akıtmayacaktım evladımın.
Dakikalar birbirini kovalarken zil çaldı. Kahvemi yudumlamayı yarım bırakırken açtım kapıyı usulca. Bana dolanan sımsıkı kollar şaşkınlık verirken istemsiz doladım ben de benimkileri sırtına. Ağlıyordum, o da ağlıyordu. Tabi benim ağlamalarım onu esip gürletirdi.
Tenime çarpan gözyaşları huylandırmıştı beni. Kafasını gömdüğü yerden uzun bir müddet asla çıkarmadı. Öylece kaldık.
Geri çekildiğinde akan yaşlarımı sildi parmaklarıyla. Sonrasında dudağıma birer buse kondurarak ayağıyla kapıyı itti. El ele salona ilerledik. Benden ayrılmaması hoşuma gidiyordu.
Aldı dizine bir anda. Sessizdik ama bu geçiciydi, belli. Saçlarımı severken sözcüklerini savurdu.
"Bebeğim, sen anne mi olacaksın?" Ellerimi tutup öptü birkaç kere. "Sana çok yakışacak."
"Aldırmayacağım." dedim bir anda. Çok emindim. Beni duygusallaştırmıştı. "Seni yeniden baba yapacağım."
"Beni yeniden baba yap." Çenemi öperek devam etti. "Beni yeniden senin yap."
"Evlenecek miyiz?" diye atladım bir anda. En çok merak ettiğim soruydu.
"Eğer senin için sorunsa, evleniriz."
"Senin için sorun değil yani? Beni karın istemiyorsun."
"İstiyorum. İstemez olur muyum?" Az önce öptüğü ellerimi yeniden ıslattı. "İnsan ilacından vazgeçer mi? Sen benim ilacımsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Divâne | +18
Novela JuvenilBir yaşam ne kadar vasat olabilirse, o kadar vasattı bazı yaşamlar. İki yaşam ne kadar alakasız olabilirse, o kadar alakasız ve bağımsızdı. Hazen, hayatını bir boşluğa adamıştı. Kimi zaman o boşluktan kurtuluyor ama bir şekilde yine kendini tanıdık...