Selcandan...
Tam bir şeyleri başardığımı ya da başarma yolunda olduğumu düşündüğümde bu bozuluyordu. Tam yeni hayatıma alıştım derken yine çıka gelmişti. Yine tüm dengemi alt üst etmişti. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemiyordum.
Bu üç ay içerisinde yine birçok değişiklik olmuştu. Mesela Öykü sadece iki ayda kafa dengi birini bulmuştu. Çok yakışıyorlardı. Sonrasında annem fizik tedaviye gidiyordu. Eskisinden iyiydi hiç değilse.
Her gün aynı şeyler alınıp veriliyordu belki ama unutamıyordum. En zor anlar, en zor günler unutulmazmış. Tabi üstüne güzel anlar gelmediği müddetçe. Bu acının üstünü kapatacak bir an olamazdı. Buna emindim. Bu acı hafiflemezdi. Bu acı eksimezdi. Bu acı durulmazdı. Bu acının üstünü örtecek bir an oluşmadı.
O gün geldi aklıma bebeğimi kaybettiğim gün.
Flasback...
Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Bana inanmıyordu. Beni dinlemiyordu. Beni görmüyordu. Soğuktan titriyordum. Zaten ağladığım için yüzümde donuyordu ama bu umrumda bile değildi. Şuan istediğim tek şey onu görmek ve ona kendimi anlatmaktı. Ona kendimi inandırmaktı.
Karnıma giren sancılar giderek atıyordu. Son sancı öylesine büyüktü ki daha fazla dayanamadım. Kapının eşiğinden kalktım. Çok kötü hissediyordum. Berbattım. Kapıyı birkaç kez daha çaldım. Açan yoktu. Daha da çok çaldım.
Gelen adım sesleri ile içimde bir umut oluşmuştu. Beni dinleyecekti.
Kapıda görünen kişi ile modum düşmüştü. "Yavrum sen yüzsüz müsün? Laftan anlamıyor musun? Baran seni görmek istemiyor. Hem benim oğlumun bu saatten sonra seninle ne işi olur?"
"Sema Teyze beni bir kere din-" Hızla sözümü kesip kendisi devam etti.
"Biz senin neyini dinleyelim edepsiz? Uzak dur oğlumdan."
"Size ne söyledi Baran?"
"Baran bana bir şey söylemedi. Sayende bir mahallenin diline düştük. Selcan Hanımefendi Barana boynuzu taktı diye."
Derin bir nefes alıp iki elim ile yüzümü sıvazladım.
"Böyle bir şey yok beni din-" Yeniden sesini yükseltip susturdu beni.
"Sus çek git kapımdan!" Deyip omuzlarımdan ittirdi beni. Geriye sendelerken kapıyı yüzüme kapattı. Kendimi çaresiz hissediyordum. Kendimi bomboş hissediyordum. Yorgundum. Kimsesiz gibiydim. Canım çok yanıyordu.
Yerdeki çantamı alıp omzuma geçirdim. Karnım çok ağrıyordu. Hızla eve geçtim. Klozete otururken elim hâlâ karnındaydı. Bu ağrı öylesine büyüktü ki. Ağrım biraz azalmıştı ama çok az azalmıştı. Nefes nefeseydim. Sifonu çekmeye hazırlanırken kanları gördüm. Gözlerim bacaklarıma kaydı. Kanlar süzülüyordu. Ellerimi hızla karnıma sardım. Bebeğim. Bebeğime bir şey olmazdı değil mi?
Taksiye binip gidecek halim bile yoktu. Ambulansı aradım. İlk müdahaleler yapıldı. Birkaç işlem yapıldı. Bir ara uyuya kalmıştım. İçeriye giren doktor ile ona döndü bakışlarım. "Bebeğim nasıl? Çok etkilenmiş mi bu durumdan?"
Doktorun yüzü düşüktü. "Ne oldu söyler misiniz?"
"Soğuk ve yorgunluğa dayalı olarak bebeğinizi kaybettik. Üzgünüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝚂𝚊𝚍𝚊𝚔𝚊𝚝𝚒𝚗 𝚁𝚎𝚗𝚐𝚒 𝙼𝚊𝚟𝚒 (Renkler Serisi)
Random"Sen beni aldattın. Bundan ötesi var mı ha?" "Evet seni aldattım. Çünkü ben ahlaksız kadının tekiyim." - Kapak tasarımı bana aittir! - Bu isimdeki ilk ve tek kitaptır! - İlk yayın tarihi: 24.10.2021