dokuz

16.8K 757 19
                                    

İnsanlar çok kötü değil mi?

Bunu düşünen sadece ben olamam. Herkes her şeyi istediği yere çekiyor. Kendi kafasında kurduklarına göre karşılarında olan kişiyi yargılıyorlar.

Sabah okulda bir sürü laf duymak zorunda kaldım ve hepsini duymamış gibi yapmak zorunda da kaldım. Kimseye karşılık verip kafamı yoramam.

Beni yargıladıkları konu ise okula geldiğim araba. Cidden başka sebep mi yoktu.

Bazıları torbacılık yapmaya başladığımı söyledi, bazıları zengin bir adamla ilişkim olduğunu, bazıları ise torbacıya verecek param olmadığı için onunla birlikte olduğumu falan söyledi.

Sırf göz altlarım mor, kimseyle iletişim kuruyorum diye madde kullandığımı düşünüyorlar ve en ufak şeyi buna çekiyorlar.

Artık yoruldum. Her şey o kadar zor ki artık bırakmak istiyorum. Tabi bu istek sadece bir anlık geliyor çünkü savaşmam gerektiğini çok iyi biliyorum.

Boşalan masaları temizleme işim bitince hemen yeni gelenlerden sipariş almaya başladım.

Son yarım saatimi de oldukça yoğun geçirip eşyalarımı alıp cafeden çıktım. 

Durağa gitmek için yürümeye başlarken ismimin seslenilmesi ile başımı kaldırıp etrafa bakındım.

Karşı kaldırımın orada siyah bir arabaya yaşlanmış Barlas'ı görünce şaşırdım.

Şaşkınlığımı üzerimden atmam çok kısa sürdüğü için hızlıca yanına gittim.

"Merhaba?"

"Merhaba Akşın."

Elini uzattı. Neden uzattı?

Bende elimi uzattım.

"Neden geldin?"

"Alparslan abi seni almaya gelecekmiş aslında ama işi çıkınca beni gönderdi."

"Anladım."

Yapacak bir şey olmayınca başını salladı. Bir süre birbirimizin yüzünü izledik.

Yüz hatları gayet iyiydi, aynı şekilde de ilk baktığında vücudu da göze çarpıyor dış görünüşü tamamen orantılı ve hoştu.

Eğer bir erkekten etkilenecek olsam bu Barlas olabilirdi.

Elini ensesine atıp gülümsedi. Bir insana gülümsemek ancak bu kadar yakışır.

"Arabaya geçelim istersen. Leyla teyze seni özledi."

Onu onaylayıp arabanın diğer tarafına geçtim.

Yolculuğa başladığımızda arabanın içi çok sessizdi. Sessizlik germeye başlamıştı artık.

"Şey, bir şey sorabilir miyim?"

Kafasını saniyelik bana çevirip geri yola döndü.

"Sorabilirsin, dinliyorum."

"evdekilerden bahseder misin bana?"

Bekledi biraz, düşünüyor sanırım.

"Ne demeliyim pek bilmiyorum. Onları zamanla kendin tanıman daha iyi olur aslında ama biraz bahsedebilirim sanırım."

Cümlenin sonunda bana dönüp gülümsedi. Bende ona gülümsedim.  Bence iyi anlaşabiliriz onunla. Belki ilk defa arkadaşım olur.

"Leyla teyzeden başlayayım o zaman. O çok iyi kalpli, etrafında olan herkesin mutlu olması için uğraşıyor, herkesin yardımına koşmaya çalışıyor. Kalbi kocaman bir kadın o ama birisi ona karşı bir hareket yapacakken yüz kere düşünmeli. Ne kadar iyiyse tersi de o kadar fena."

İlgiyle onu dinliyordum. Leyla hanımla ilgili söyledikleri hoşuma gitmişti.

"Tersi fena derken, ne yapıyor mesela?"

Biraz düşünüp yanıtladı beni.

"Bir keresinde Leyla teyze dışarı çıkmak istemişti ama o dönem Kemal amca çok fazla aile ile ilgili tehdit alıyordu ve çıkmasına izin vermedi. Korumalarıda bu konuda çok sert uyardı. Kimse Leyla teyzenin çıkmasına izin vermeyince evde bulduğu bir silahı alıp bahçeye iniyor, korumaların hepsini ip gibi karşısına diziyor bir güzel tehdit ediyor ama Kemal amcanın gazabı daha kötü olduğu için korumalar onu dinlemiyor falan. Kemal amca eve gelince o sinirle silahı ona doğrultuyor ve ateşliyor."

Ne! Cidden mi? Gerçekten böyle bir şey yaptıysa benim çok dikkatli olmam gerekiyor demek.

"Ciddi olamazsın."

"Çok ciddiyim. Allah'tan düzgün nişan alamamışta sadece sıyırdı."

Bu çocuk ciddi. Nasıl bir yere düştüğümü sorgulamam gerek sanırım.

Şaşkınlığımı bırakmamın sebebi ondan duyduğum kısık kahkaha sesiydi.

Bu sefer büyülenmiş gibi ona bakıyordum.

"Çok güzel gülüyorsun."

Bir anda yüzü ifedesizleşti. Bana döndü. Gözlerimin içine baktı. Yanlış bir şey mi söyledim, hayır söylemedim. Konuyu kapatmak için diğer konuyu devam ettirmek istedim.

"Im, şey, Kemal bey peki? O nasıl?"

Gözlerini üzerimden çekip bir iki saniye sessizce boş yolu izledi.

"Kemal amca mizacı oldukça sert birisi. Sert olmasının yanında kadınlara ve çocuklara çok değer veriyor. Aile üyelerine o kadar anlayışlı ve güzel yaklaşıyor ki bu halini görenler onu ciddiye almazlar."

Bir süre sessizlik oldu. Kemal beyi anlatmaya devam etmedi.

"Alparslan abi sinirli birisidir. Bir yere gittiğinde oradaki büyük küçük herkes saygı gösterir. Çok başarılı zeki birisi, bir şeyleri yönetme konusunda usta."

"Ondan ister istemez çekiniyorum."

Gülümsedi.

"Çok normal herkes ondan çekinir, güvenini kazandıktan sonra senin için her şeyi yapar ama."

Derin nefes alıp kafamı cama çevirdim.

"Arat çok sakin soğuk kanlı birisi. Sana sevecen, sıcak davranıyor ve bunun tek sebebi senle arasının iyi olmasını istemesi yoksa onun sıcak halini görebilmek için kırk takla atman gerekiyor. Herkes sana olan tavrını garip buluyor ilk defa Arat böyle davranıyor."

"O iyi birisi, sanırım bu ailede ilk arat ve Atakan'ı kabulleneceğim."

"Sadece onlara on yargı ile yaklaşma olacak olan bir şekilde oluyor. Birbirimizi kırmamanız önemli olan."

Başımla onayladım. Doğru söylüyordu ki zaten in yargı ile yaklaşmıyorum. Öyle davransam böyle mi olurdu.

Düşüncelerimi bölmek ister gibi boğazını temizleyip devam etti.

"Sırada Atakan var. O hep enerjik ve mutlu olmaya çalışıyor. Kötü olan duygularının hepsini içine atıyor ve kimseye belli etmiyor. Bunların sebebi ise öldüğü sandığı kardeşinin onu izlediğini düşünmesi."

Göğsüme bir ağırlık çöktü. Atakan iyi birisi onu seviyorum sanırım. Evde ilk yakınlaştığım kişi oydu ve ön yargılı yaklaşmamamın sebebi de onun davranışlarıydı diye düşünüyorum.

"Yorgun gözüküyorsun, uyu istersen."

Evet yorgunum. Uyumak iyi gelir belki daha fazla düşünmem.

Başımı sallayıp koltuğa yasladım. Az da olsa uyumak iyi gelecek.

Yılbaşının güzel şeyler getirdiğine inanan birisi değilim ama eğer inananlar varsa umarım bu sene size ve hayatınıza gerçekten güzel şeyler katar. Hayatınızdan başarı eksik olmasın mutlu yıllar.

Akşın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin