sekiz

17K 773 37
                                    

Alarm sesi kulaklarıma dolunca anında gözlerim açıldı. Rahatsızca yerimden doğruldum. Odanın içinde olan lavaboya gidip yüzüme soğuk su çarptım.

Saat şuan 06.40 dersim 08.50 de başlıyor. Hazırlanıp hemen çıkarsam ucu ucuna yetişirim.

Burası hem merkezden uzak hemde okuluma ters bir mesafede.

Yüzümü kuruladıktan sonra aynaya baktım. Göz altlarımda yine morluklar vardı. Uzun süredir bu morluklar hep vardı. Bu yüzden madde kullandığımı düşünüp benden uzak duruyorlar ve bazen zorbalık yapıyorlardı.

Banyodan çıkıp yatağın karşısında olan dolaba ilerledim. Okul kıyafetlerim yanımda olmadığı için ve idare ile uğraşmamak için bulduğum düz siyah sweatshirtü üzerime geçirdim. Birde siyah bir pantolon buldum mu tamamdır.

Saçlarımı tarayıp bol bir at kuyruğu bağladım. Sıkı bağlayınca başımı çok ağrıtıyordu ve şuan baş ağrısı asla çekemezdim çünkü okuldan sonra çalışacaktım bir de üstüne çok az uyumuştum.

Kitapları koyduğum sırt çantamı yatağın üzerine boşaltıp gerekli olanları geri içine koydum.

Çantamı sırtıma atıp telefonu komodinin üzerinden alıp cebime sıkıştırdım. Odadan çıkıp hızlıca merdivenleri indim.

Ayaklarımda olan bakışlarımı kaldırınca karşımda Alparslan abiyi gördüm. Sabahın köründe oldukça dinç gözüküyordu.

"Erkencisin?"

"Şey, evet. Okula gidiyorum."

Kısık sesle ve gözlerimi kaçırarak konuşuyordum çünkü ondan aşırı derecede çekiniyorum. Sert, korkutucu bir duruşu var.

"Kaçta dersin başlıyor?"

"Şey, 08.50."

"Daha çok erken, kahvaltı yap öyle çık evden."

Beni mi düşünüyor. Yüzümde tebessüm oluştu.

"Buraya uzak ve ters mesafede kalıyor şimdi çıksam anca yetişirim. Üstelik daha durağa gidip otobüs bekleyeceğim."

İlk defa onun karşısında bu kadar uzun konuştum.

"Kahvaltı yap birisi bırakır seni."

"Teşekkürler, kimseyi uğraştırmak istemiyorum boşuna."

Çünkü sonra yüzüme vuruyorlar en ufak şeyi.

"Diğerlerini boşver o zaman, ben götüreceğim."

"Gerçekten gerek yok. Vaktim daralıyor."

Yanından geçmek için hareketlenince önüme geçti.

"İtiraz etme. Sofra az sonra hazır olacak, o arada çantanı bırak."

Biraz sert konuşunca istemsiz başımı olumlu yönde salladım. Beni geriyor ve korkutuyor.

Salona gidip çantamı tekli koltuğun üzerine bıraktım. Kendimde o koltuğun koluna oturup telefonumu cebimden çıkarttım.

Şule abladan gelen mesaja cevap verdikten sonra Instagrama girdim.

Asla kullanmadığım hesap resmen örümcek ağı tutmuştu. Birkaç video izleyip geri çıktım.

Telefonu geri cebime koyarken Atakan yanıma geldi.

"Günaydın abisinin güzeli."

"Günaydın."

Gülerek kısa cevap verdim.

"Gel hadi masaya geçelim, bizi bekliyorlar."

Ayağa kalktığımda birlikte yemek yenilen odaya geçtik. Herkes masada oturuyordu. Geldiğimizi görünce Leyla hanım ve Kemal bey günaydın dedi. Kısaca onlarada cevap verdiğimde Arat ayağa kalkıp önüme geçti.

"Günaydın abisinin küçüğünü."

"Günaydın."

O bana sarılırken ellerimi fazlalıkmış gibi tişörtünün kenarlarına tutundu. Ellerimi hissedince daha sıkı sarılmaya başladı. Onu benden uzaklaştıran ise Alparslan abinin sesi oldu.

"Yeter bu kadar masaya artık."

Masaya geçtik beklemeden. Masanın başında Kemal bey onun sağ çaprazında Leyla hanım, sol çaprazında Alparslan abi oturuyordu. Leyla hanımın yanında sırayla Arat ve Atakan oturuyordu, Alparslan abinin yanında da ben oturuyordum benim solum ise boş.

Sakince kahvaltıyı yaptık. Alparslan abi masadan kalktıktan sonra bana ufak bir baş hareketi yapınca bende kalktım.

"Size afiyet olsun ben Akşın'ı okula bırakıp şirkete geçeceğim."

Bende ufak bir afiyet olsun dedikten sonra çantamı alıp kapının oraya gittim.

Ayakkabılarımı ayağıma geçirip dışarı çıktığımda arabanın içinde oturan Alparslan abiyi görünce o arabaya bindim.

Uzun süren sessiz ve gergin dakikalardan sonra tarif ettiğim okulumun önüne geldik. Arabadan inmek için hareketlenince konuşması ile ona döndüm.

"Okuldan kaçta çıkıyorsun?"

"16.00"

"Güzel. Çıkışta seni almaya gelirim, biraz konuşalım."

Tam kabul edecektim ki karşı taraftaki cafe bana göz kırptı.

"Okuldan sonra görüşeneyiz. Çalışıyorum."

Kaşlarını çatıp suratıma baktı.

"Nerede çalışıyorsun?"

"Karşıdaki cafede."

Parmağımla gösterdiğim yere bakıp bana döndü.

"Oradan saat kaçta çıkıyorsun?"

"20.30"

"O zaman gelirim bende."

Başımı sallayıp onayladım.

"Teşekkürler bıraktığın için."

Başını eğip önemli olmadığını belirtirken arabadan inip okulun bahçesinden içeri girdim.

Devlet okuluna lüks araçla gelince bir kaç kişinin bakışı benim ve arabanın üzerinde dolanıyordu.

Kimseyle göz teması kurmayıp sınıfıma gittim. Sırama yerleştikten sonra sırtımı duvara yaslayıp ders zamanının gelmesini bekledim.



Bundan sonra her cumartesi düzenli bölüm atmaya çalışacağım.

Akşın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin